9 Aralık 2014 Salı

İsim

Yakşamlar saygıdeğer beyfendi ve hamfendiler. Bu akşam saçlarım topuz deyil. Modumda gayet düşük. Misafirimiz gelecek birazdan, ev arkadaşıma yardım edeyim derken daha da sıçtım, iş çıkardım başına. Bugün patron o, mutfak onda ^^ Benden daha iyi aperatif hazırlıyor. Aq ben kuru-pilav olur, et ürünleri, yağlı yağlı, bol kalorili şeyler yapabiliyorum. Ondan zaten bu kilom. İnsan istiyor ki, bumbar alabileceği kasap abisi olsun, ayda bir bumbar dolması yapayım.
Bugünkü konumuza gelelim biz. Kuzenim doğdu, haftaya Ankara'ya gidiyorum minnoşu görmeye. İsim konusuna takıldım ben. Her doğumdan sonra, hastane odasının en kalabalık, buram buram ter koktuğu an, biri çıkıp sorar; "Adını ne koydunuz?"
Feriha koyduk aq, adını koysak millet adıyla sevmez mi çocuğu, demek ki koymamışız. Durur mu devam eder "a aaah! Bence yarrak olsun" sen kimsin olm isim söylüyorsun. 1.dereceden akrabası değilsen senin sim söylemeye hakkın yok ki. "Aaa bak şey olabilir, nasıl güzel mi" desen bir nebze katlanır. Ama emir verirmiş gibi "şu olsun!" demek nedir. Ziyaret saatimizin sonuna geldik canım, hadi git sen.
Biz bayanların özellikle hep hayalini kurduğumuz şeydir, çocuğumuz olursa şunu koycaz diye. Benim mesela birkaç isim var şimdiden kafamda. Hep erkek ismi bulmuştum, ikişer ikişer koyacaktım oğluşlarımın adını lâkin, hevesim kursağımda kaldı. Anam yüzük falı baktırmıştım, ilk çocuğum çıktı mı sana kız, ikinciye bakalım bi ya dedim o da kız çıktı. Terler akıyor ama benden. Kız çocuktan gram haz etmezken ilk iki çocuğumun kız olduğunu öğrenmem koydu bana. Hadi dedim yapmam ama üçüncüye bakalım neymiş, o da kız. Amınıza koyayım hepinizin, akepeli biriyle evlensem üç tane kızla mı uğraşıcam ben! Yılmadım, dedim ki oğluşum olacak, başka çıkış yok. Dördüncüye bak dedim, tabi ki kız. X kromozomlarımı sikeyim, kocamdaki x krozomunu da. Böyle bi'şey olamaz ya.
Tamam dedim ya, sersem kadın dedim isim bulayım ben, 8 tane kız ismi. İkişer isim koycam, takıntım var. Bulamadım güzel kız ismi. Lisede Ofelya diye bi kitap okumuştum, karakterden baya etkilediğim için dedim ki ilk kızımın adını Ofelya koycam. Sonra hastane odasını düşündüm...
Yataktayım, başımda kırmızı kurdele, kocişim yanımda, onun aylesi, benim aylem, arkadaşlarımız filan, çikilata yiyip kızımın kaç kilo doğduğunu konuşup, birbirimize benzetmeye çalışıyoruz. İlla ki birine benzeyecek yani, imkansız benzememesi. O diyecek ay bana benziyo, öbürü dicek ay bana, gevşeğin teki dicek götüme benziyo filan gayet sikik bir ortam. Bir kenarda dedikodu bile yapılıyor yani o derece kalabalık. Neyse dicekler ki adı ne. Büyük ihtimalle çok boktan bir isim beyinsiz babasından gelecek, bir ismi de ofelya. Bende dicem "kızımızın adı ofelya"
Sessizlik...
"Ofelya ney lan, yunan dölümü bu dkjfgsdfglskdfkj"
He amk yunan dölü. Gavur amı benim kızım. Sen öyle dedin diye hayata merhaba dedi. Yunan dölü dedin diye psikolojisi bozulacak ve o çocuğun aklının ereceği yaşa kadar gavur dölü diye dalga geçecek o akraba. Senin gibi akrabanın beynini sikeyim ben. İnstagrama atacak fotoğrafını "ojgeldin ofelya bebek" diye, saçma arkadaşları dicek ki "kaç kilo doğdu."
Çok sinirleniyorum aklıma geldikçe. Ben gidiyorum, misafirlerimiz geldi. Size diyeceğim, hastaneler çok sikik birie.

5 Aralık 2014 Cuma

Spor salonu

Yakşamlar sayın şişmanseverler. Bugün size aslında çok başka bir konudan bahsedecektim fakat ilk aklıma geldiğinde not almadığımdan şuan hatırlamıyorum. Bende doğaçlama bir yazı yazayım dedim. Kolay mı kız öyle çat pat bi yazı koyvermek. Konu bulman gerekiyor önce. "Neeeabıyon" diye olmuyor o işler. Hazır şişmanseverler demişim, bari kilolarımdan bahsedeyim de eğlenek şurda.
Daha önce spor salonu maceram olmuştu. Şu sıralar baktım beyendiyim beyfendileri ilk bakışta kendime çekemiyorum, azıcık kilo vereyim. Şaka lan tabiyki o deyil kararımın asıl sebebi. Tamam itiraf edeyim bu kararı almamda baya bi etkili oldu ama sadece o sebepten ötürü tekrar gündeme getirmedim kilo verme olayını. Hazır dedim kış gelmiş, -kışın kilo verip, yazın alanlardanım- bi'şeyler yapayım. Randevu alamadım diyetisyenden çünkü aq çanakkalesinde doktor kalmamış gibi herkes aynı karıdan randevu almış. En azından ne yiyip ne içmeyeyim onu öğrenirim. Öyle yok onun kalorisi, yok onu yersen 7km koşman gerekir filan geçin bunları. Aslına bakarsanız pek spor salonu sevenlerden deyilim. Gittim noldu aq? Köpek gibi parçaladım kendimi, 1 gr zayıflamadım. Ufaktan inceldim ama tartı öyle demiyordu? Bende gelmiyorum aq dedim hocama.
Bilerek o pezevengin salonuna gittim. Evime yakın salonlardan, hocası en yakışıklı olan oydu. Sanıyorsun ki gelecek, göbeğine filan elleyip, "bak şöyle yapacaksın" diyecek. Yok anam öyle bi'şey. Pilatesten önce isteyen gidip bantta koşuyor ya da bisiklet, bir grup dışarda sigara yeşil çay keyfi, bir kısmı bar kısmında oturmuş genç erkek düşürüyor.
Bir seferinde 1 saat erken gittim, dedim yarım saat koşayım, yarım saat bisiklete bineyim. Neyse geldi bizim yakışıklı pezevenk "dersi ben yaptırcam bugün" dedi. Ayy dedim içimden ne güzel. Bebişim ya gel tabi sen yaptır o hareketleri ^^
Ya allah belasını versin onun. Bir hareketler yaptırıyor, yapamıyorum. Bulunduğum sınıftaki en yenisi 6 ay önce başlamış. Benim daha ilk haftam. Nasıl o bacağı havada o şekle sokayım? Bacak kalkmıyo bi kere. Her yer ayna bi de işin kötü tarafı. O göbeğini, o ifadeni, kalkmayan bacağını, pozisyonunu her şeyini görüyorsun. En son bu baktım tek bacağı kaldırdı havaya, dizine kafayı dayıyo düşün, o kadar dik bacağı. Benim bacağa verdiğim açı 35 derece. Kafayı çevirdim godoman şişman teyzelerin bacak havada, düzgün nefes filan, uçuyorlar.
"Sikerler ya" deyip indirdim bacağı bağdaş kurdum oturuyorum. Bağırdı bana pezevenk "Eceeeeeee kaldır o bacağı." He amk keyfimden kaldırmıyorum zaten, sikicen mi napcan. Hepinizin götünü daha güzel izleyeyim diye indirdim o bacağı. Rahatsız oldum bi kere. Arkamda sınıfın tek beyfendi üyesi var, o kısa şortuyla garip garip şekillere giriyor asabımı bozuyor, ayrıca ben o bacağı kaldırmaya çalışırken benim göt şekilden şekle giriyor, arkamdaki beyfendi izliyor beni. Niye yani, yapmak istemiyorum. Neyse bir daha denedim, yine yaptığım açı 35. Yine kalktım oturdum sinirimden. Şişmanlara bakıp üzülüyorum. Bi daha başladı pezevenk "Eceee! Kaldır o bacağını, yapçaksın bunu" Bildiğin bağırıyor asabi asabi. Hiç gelemem öyle şeylere. Direk kıpkırmızı olurum, ağlamaklı bi ses, kaşlar havada ama sinirden çılgın atıyorum. "Yapamıyorum!" Bende bağırdım bu sefer. Ben bağırınca bu pezevenk tek kaşı kaldırdı, şişman teyzenin biri de diyor ki "cihancıyım yeni o daha ya ahahah" Seni sikerim şişman teyze. Ben senin götüne bişey diyo muyum. hemen çirkef tarafım harekete geçti ve içimden herkese saydırmaya başladım. Şişmana bak lan, benim 3 katım var, aynı mor eşofman giymiş gergedana benziyor, gelmiş ahahahah filan. Ağzını yüzünü siktiğimin karısı, derdini biliyordum ben onun. Aklı sıra cihanı tavlayacak. Cihanda az değildi yani, gavat herif, yaşını başını almış karılarla muhabbet ediyordu. Bir spor salonu düşünün ki "hocam bisiklet de yaptım, sırada ne var" diye sorduğunuzda, "git takıl şuralarda ne bilim" diyen. Hoca gibi hoca deyil mi tam ağzına sıçtığımın herifi. Üyeliğim bitsin yarak gelirim ben bi daha buraya.
Annemle yazılmıştık, yazık bebişkom bayılıverdi bantta koşarken. Gelmedi bir daha, onun üyeliğini erkek kardeşime yaptık, o geliyor arada sırada. Ölümüne sıkılıyorum, gelen benim yaşlarda 2-3 tane bayan var onlarla da ben konuşmuyorum. Okuldan tanıyordum ve pek haz etmiyordum. Kardeşimle de saatler farklıydı. Arada sırada denk geliyordu işte. Bunların böyle hep aşırı kaslı hocaları olur ya, kel, dövmeli ve sadece kastan ibaret kocaman adamlar, hah onlardandı kardeşimin hocası da. Bi gün kardeşimin yanına gittim "bak nası kaldırcam eheheh :D" diye o saçma şeyi kaldırmaya çalışıyorum. Kardeşimde gülüyor bana bakıp "ya he he, aq salaaaa, hareketlere gel, ece bi siktir git hadi ya :D" filan diyor. Gayet eğlenceli bir ortam. Neyse hocası da bakıyor öbür taraftan, kalktım oturuyorum, dergi filan karıştırıyorum. Dergi bahane kaslı hoca şahane. Sayfaları değiştiriyorum ama sürekli erkeklerle alakalı şeyler var. 1 saattir elimde bi de, ciddi okuyorum. Ön kapağı bir baktım, erkek dergisi, yüzüm kıpkırmızı oldu, hocaya baktım, o da bana koca bir "ahahahahhaha :D:DD:D" yaptı. Rencide oldum sigara içmeye çıktım bende napayım. Geldi yanıma işte naber filan baya konuştuk, aptal kardeşim gelip "hocam bi gelirmisiniz" diyene kadar. Pezevenk giderken arkasına dönüp "naaabermiş" bakışı attı. Aq çocuğu resmen bilerek yaptı. Adamla konuşuyorum diye yediremedi kendine. Biliyo ters bi'şey yapsa babama söylicem, spor hayatı bitecek, alttan alttan savaş açtı bana.
Öyle mi beyfendi sen gör bakalım. Arkasından gittim, oturdum yine, kaçar mı hiç, kaslı hoca yanıma geldi oturdu. Protein tozlarını filan anlatıyor ama gram bişey anlamıyorum. "hıı bu tozların çileklisi filan var di mi, nasıl güzel mi tadı" şeklinde şeyler söylüyorum. Adam düzenli olarak gülüyor. Cihan geldi o sıra, "Ece hadi step başlıyor" mal ya. Belki yapmıcam step. Ne gelip muhabbetin içine sıçıyorsun? Kaslı hocaya dönüp "neyse ben gideyim" dedim gittim. En son üyeliğim bitmeye yakın kilo aldığımı gördüm ve bir daha gitmedim salona filan.
Şimdi ev arkadaşım havuza gidiyor, acaba diyorum gitsem mi havuza kararsızım. Önce bi diyetisyene gideyim sonra spor. Bir yerlere giderken yürüyeyim diyorum, aq çanakkalesi buz gibi. Çişim içimde donuyor resmen.
Neyse sayın şişmanseverler, bu gece de kafanızı siktim bence. Son olarak kaslı hocalarla muhabbet edin, ama hafif göbekli erkekleri sevin ^^

2 Aralık 2014 Salı

Tiramisu

Bir seksi olmayan topuzumla yine karşınızdayım sayın şişman severler. Hepiniz iyisiniz, turp gibisiniz inş. ABV hepinizin. Gram haz etmiyorum hiçbirinizden. Sonuçta yaşadığım 1 hayat var ve hepiniz o hayatın içindesiniz. Hayatın ABV için sizin de ABV olmuş oluyor. Yoksa hiçbirinizle bir problemim yok. Benide böyle sevin aq napayım, şirinler köyü desek buralara -ki şirinliğin ş'si değiliz- huysuz şirin olurum. Niye çünkü hep nefret ediyorum, sevmiyorum hiçbir şeyi. Duygularımı aldırdığım ve henüz nakil yaptırmadığım şu vakitlerde sizlere taşlama yapayım.


Tamam belki hazır aldım ama sonuçta tabağa ben koydum BE SEVGİLİ, SUFLE DE Mİ SEVMEZSİN?
Günümün anlam ve önemini belirten bir tivitti bu.
Düzenli olarak puding yapıyorum, supangle vs paylaşıyorum tivitırda. Ama yok anam bir türlü aradığım koca adayım beni bulmuyor. Ne yapmam lazım bilmiyorum artık. Erkeklerin kalbine giden yol midesinden geçiyor dediler, eyvallah dedik, verdik kendimizi yemek&pasta kitaplarına, videolarına. Blog bile takip ediyorum yemek hakkında. Ama yok anam biz yaptıkça adamlar bize zorunlu görev kılıyor yemek, pasta yapmayı. Siktir git gavat ben sana her istediğinde bişeyler yapmak zorunda mıyım. Sordun mu paran var mı diye. Belki malzeme alamıcam, belki o parayı kuaför için ayırdım? Söyleee bunların hiçbir anlamı yok mu? Adamlar utanmasa dicek ki "benim bi arkadaş gelecek de, bi yemek neyim bişey yapsana?" Bu kadar yüzsüz olamazsınız ya? Taşaklarını kızartmamı istermisin tatlı çocuk. Gamsız pezevenk ben kendimi heba etmişim seni tavlıcam diye, yıkamadığım bulaşık, denemediğim cupcake tarifi kalmamış hala bana diyor ki yemek yap, pasta yap. Bokumu ye gavat. Sen kim köpeksin. Ben kendi anama babama bu kadar pasta yapmamışım sana mı yapıcam. (YAPTI)
En büyük pişmanlıktır belki de o. arkadaşlar, kızlar salak mısınız acaba. Beyninizi peynir ekmekle mi yediniz. Bırakın beceriksiz sansınlar sizi, daha çok değeriniz olur ya, valla bak. Şimdiki erkeklere "çok güzel yaparım pasta filan, mutfakla aram çok iyidir" derseniz adam size der ki "bi de oturur bi güzel yersin sen." VAR Kİ YİYORUZ AQ. Sana mı sorucam, ben yemezsem nasıl güzel yapıcam piç. Yarın öbür gün gelip dicek ki, ben seni ne diye aldım ki, bi sikim bilmiyon, yeter dışardan yemek istemiyorum, yemek yapmayı öğren aq. Yok yeeeea, sen git öğren. Her konuda üstünlük taslamakta 1 numarasınız ama boxerlarınızı kadınlar ütülesin, küçük kıllarınızı onlar temizlesin, sizi yedirsin, içirsin, yatakta mutlu etsin.. Katya mıyım ben aq. Sen şimdi saçlarını turuncu yap da dersin.
Ha bi de, aq bak çok sinirlendim yine, adamın en sevdiği şey düz kek olur mu? Git tiramisu sev, ekler filan sev de, normal bi kızdan farkımız olsun. Kreşte kek yaptırıyorlar, bu neyin kriteri. Kek yapan kız mı, gerçekten mi? Düz kek yani, bildiğin 3 yumurtayı kırdım önce filan. İ-NA-NA-MI-YO-RUM. Bi de sarmaları vardır bunların. Sarmaya ve keke tav olurlar hemen. Bunlar tavlanması en kolay erkeklerdir. Düzdürler çünkü, ve kalp yerine odun borusu filan taşırlar, beyin hücresi yerine arkadaş hücreleri, oksijen yerine fotosentez yaparlar ama klorofil yoksunu oldukları için onda bile başarısızdırlar. Olmaz anam onlardan. Sen getir tiramisu seven adamı, bak nasıl tavlıyor(!) seni. Onu tavlamana bile gerek yoktur, o gelir seni bulur. Anlıyormusun. Aptal olma. Keep calm and love tiramisu.
Son olarak topuzumun neden seksi olamadığını buldum galiba. Saçlarım kıvırcık olduğu için kabarık kabarık duruyor toplu yerleri, ondan seksi değil. Aman ya, beğenmeyen küçük oğluna almasın, ben zaten BİLİCLE evlencem.

29 Kasım 2014 Cumartesi

Şeref yoksunu

Yine arada boşluk bıraktım ve yazmayı gerçekten özledim. Aslında yazmadığım her gün için ayrı malzemelerim vardı, zamanım yoktu hiç. Sınıfta kalmanın o ince çizgisindeyim ve az kaldı, girecek bana. Şu zamana kadar hiçbir sorumluluğum olmadı, ne ilişki ne çalışma ne de başka bir şey. E şimdi ev var, okulumu bitirmek zorundayım.. Yıllardır almadığım sorunlulukları üstlenmem gerektiğinin geçen yıl farkına vardım ve emin olun kılımı kıpırdatmadım. Şimdi bakıyorum da, boş geçirmişim o kadar yılı. İstediğim kadar güzel an geçireyim, insanlık için tek bir şey yapmamışım. Kendim için de pek bir şey yaptığım söylenemez.
Her neyse ben size yine seksi olmayan topuzumla yazıyorum. Ağzına sıçtığımın saçı bir türlü seksi olmuyor ya. Boşu boşuna o kadar sarıya boyadım. Boyattığımdan beride bir kere olsun föne gitmedim. Niye, çünkü evde depresif takıldım, uğraşamam dedim, ona para verceğime içerim lan dedim.Bu halimden kurtulacağım derken, yine birileri içine sıçtı tabiki. Sınavlarım kötü geçmiş, şükürler olsun ki bıyığım çıkmamış, günde 2 film izliyorum, saçlarım desen gitara vurmuşlar, parasızlıktan mahvolmuşum, evde bi kahve yapanım yok, arkadaşlıklarım iyi gitmiyor, ve tabi ki sevgilim yok. 
Bizim kızlarla otururken birini gördüm facebookta. Çocuğa yazın ayıp etmiştim dedim bari hazır azıcık insana benzemiş yazayım şuna. Yeni müzik grubu falan kurmuş gerizekalı arkadaşlarıyla. Neyse inanılmaz soğuk, buz gibi bir sohbet. Bana alttan alttan laf sokuyor filan. Köpeğe bak kendini ne sanıyorsa. Benden telefon numaramı istemişti, görüldü yapıp cevap vermemiştim, ayıptır dedik naber yazdık. Bu havalarda tabi iki dakikada götü kalktı paşamın. Verdiğin kiloları napayım lan ben, bana mı verdin sanki? Müzik grubun var da bana mı çalıyorsun? 
Yaşımı sordu, söyledim bana diyor ki "oo abin olmuşum" lan yarrak kafalı topu topu benden 2 yaş büyüksün neyin sidik yarıştırması bu? Bende "ahahahah aynen ya saçlarına aklar düşmüş evlenecek yaşa gelmişsin" dedim cevap veremedi. Vel hasılı kelam sonraki gün sabah bana demiş ki günaydın. Gel de sikme bunu. Nefret ediyorum, inatla herkes diyor günaydın. Bende bozmadım günaydın yazdım. Biraz sohbet muhabbet derken "bugün bişeyler içebiliriz bence" dedi. "olabilir" dedim. Dedim ama gitmicem yani, dün aptal aptal konuşmuş sonra ki gün atlıcam mı hemen, ki gram etkilenmedim çocuktan, sempati desen yok, karizma yok, zeka hiiç yok. En sevmediğim erkek tipi yani. Bu bana birkaç saat sonra yazdı yine facebooktan "napıyorsun" diye. Çocuğa diyorum ki "sınava giriyorum şimdi" diyor ki "bende hiç uyuyamadım" 
Yarak kafalı bak bakayım benim sikimde mi senin uyuyup uyumaman? Sınav çıkışı yazdım niye diye, demiş ki "üst kattaki sevgililer yüzünden"
Hmm, bu baya düşündürücü. "kıyamam yha üzlme gn glr snde uytmzsn cnm yaa .s" deseydim keşke o sırada, kurulu olan çadırıyla rezil kepaze olsaydı milletin içinde. Cevap vermedim, hem ne yazacağımı bilemedim, hem zaten ilk buluşmalarda problemli biriyim, bende uyandırdığı izlenime bakın, azgın köpek. 
Sonraki sabah bana yazmış "takmadın" seni ben sikime takmam lan. Anca kordondaki faytonların atlarınkine takarım seni ibret-i alem diye dolaşırsın kordonda. "Yazacak bir şey bulamadım" dedim. 
"Görüşecektik dün farkındaysan"
"Evet farkındayım"
"E niye yazmadın."
"Bana yer ve zaman söylemedin ki" İnanılmaz salak yapıyorum. O kadar salağa yatıyorum ki bir daha kalkmıyorum yani. 
"Bugün sahne var, gel takılalım"
"Sınavım var. Sonraki gün kahve içeriz."
"Peki tamam, instagramın var mı?"
Yok anasını sikeyim. Bu zamanda instagramı olmayan adam mı kaldı yarrak. Bilmiyorum sanki niyetini, kilitli diye salak yapıyor bana aklınca. Neyse kabul et dedi vs o konu öylece kapandı.
Kahve içeceğimiz gün bugündü. Sabah kalktığımda ev arkadaşım gidicen mi dedi, yok dedim. Hepinizde oluyor mu bilmiyorum da böyle yazışırken bile koyduğu virgülden niyetini anlayabiliyorum karşı tarafın ve gerçekten bu sümsük bende güzel bir izlenim yaratmadı.  
Bana az önce yazmış yine "dershaneden geldim, yorgunluktan ölüyorum, bize gel film izleyelim"
Vööööyk? Bu ne samimiyet, bu ne kendini bilmezlik. Keşke numarasını alsaydım da şuraya yazıverirdim yemin ediyorum. Aptalla daha normal muhabbetimiz çok olmamış bize gel film izleyelim diyor. Hmm pki dşndrdü açkçsı şrfsz. 

17 Kasım 2014 Pazartesi

Şişman

Merhabalar size sayın şişmanseverler. Seksi olmayan topuzumla yazıyorum yine.
Bugünkü konum yine şişmanlarla alakalı. Yiyip yiyip sıçamamak deyimini açıklayacağım sizlere, sonra da hop biyokimya çalışacağım. Ay öyle bir konuşma tarzına sahibiz ki, "çalışacağım" dediğimde sanki o vine fenomeni Mustafa Kelaml Olgun arkadan çıkıp, "pazar pazar kastın ha." diyecek. Aslında doğrusunu yazdım ama garip geldi, her zaman ki gibi.
Tekrardan alalım, sokak ağzıyla; sizlere bugün yiyip yiyip sıçamamak deyimini açıklayacam, açıklıycam, sonra hep beraber birbirimizi gıdıklayacaz.
Bi kere konumuza gelmeden bi'şey dimek istiyorum, şişmanlar üşümez yargınızı bi yıkın amk. Nasıl üşümüyo şişmanlar. Ayı postu mu var amk, bütün her yeri yağ kaplı mı? Orospu çocuğu, bazı yerlerde var yağ, geri kalan yer illa ki üşüyo. Ayı mı bu, balina mı üşümesin. Sen üşü, karlar içinde çıblak kal inşallah. Şişmanlar rüzgarda uçmaz. Çünkü sen uçurtmasın, rüzgar çıktı mı uçuyorsun, şişmanlar yeryüzünde kalıp seni izliyo, bu mudur mantık? Senin mantığına sokayım ben.
Tamam şişmanlar geyikli tayt giymesin. Gerile gerile o geyik gergadan oluyo, ama her şeye de karışmayın be kardeşim, ne giyelim? Onu giymesin, şunu yapmasın. Çıblak çıblak dolaşalım anadan doğma, koşalım oradan oraya onu mu istiyorsun?
Hele o şişmanların orasına burasına vurup "eheheheh turp gibi ya, maşşalla, hiçbişey olmaz buna, aslan bu aslan, koç." demeniz yok mu. Hepinizi sikesim geliyo. Hastalıktan geberdiğimizin farkında bile değilsiniz.
Haydi şişmanlar el ele verelim, şişmanları koruma ve yaşatma derneği kuralım. Maskotumuzda mişlen lastik adamı olsun. Dış görünüş açısından az biraz benzerlik gösteriyoruz sonuçta. Sloganda nolsun, "boğumlarını al da gel, kurbanın olam"
Asıl konumuza gelelim şimdi. Şişmanlara uzaktan bakıp "ahaahhahah aga bak, yemiş yemiş sıçamamış" dediğinizi duyar gibiyim. O gülmekten yayılmış ağzına öyle bir sıçarım ki, size uzaktan bakanlar "aga bak ahahahahahha direk bok yemiş" der. Pezevenge bak. O sözün gerçek anlamının yaşattığı problem yüzünden o haldeyiz zaten.
Şişmanlık az biraz kalıtımla alakalı olsa da genel olarak metabolik faaliyelerden kaynaklanan bir problem. Tabi şişmanlarında o kadar yememesi gerekiyor orası ayrı, ama insanların sağlık problemleriyle taşak geçmek hakikatten iğrenç bi'şey. Allah size kabızlık yaşatmamış ondan böylesiniz siz. 3 gün sıçmayın bakayım noluyo. O olmayan göbeğiniz nasıl çıkıyo ortaya. Sen düşün ki, şişmanın mide kafası kadar, bi de sıçamıyo, na böyle göbek olur o. İçine de çekemezsin.
3 gün yiyip yiyip sıçamama durumunda görünen semptomları yazayım ben size.
-Açlık
-Ayağa kalktığında anüsünde oluşan gerginlik ve bi dünya görünen göbek
-Oturduğunda kıçından sokulmuş, akciğerinden geçerek, ağzından çıkmaya çalışan kazık ağrısı
-Tuvalette hamam teri dökmek ve akabinde gerçekleşen bacak felci
-Anüste batma
-Sıçamadan çıktığın tuvalet ve girdiğine oranla artmış karın ağrısı.
-Kapanış
Napıyoruz bizde, alıyoruz mis gibi kayısı çayı, kiraz sapı, mısır püskülü sigarayla içiyoruz ki bokumuz gelsin, sıçalım. Bokumuz her zaman geliyo ama çıkış yapamıyor anladın mı.
Oradan geliyor yiyip yiyip sıçamamış deyimi, bilmeyenler varsa bilenlerden öğrensinler dedim.
Bir anekdot daha gireyim; ay o çaylar soğuyunca bekliyorsun ki, soğuk kahve gibi şılop diye aksın gitsin. Yok anam öyle böyle değil, iğrenç bir tat. "Kayısılı ays ti olur eheheheh alma kanka soğuk da içerim" deme o çaya, yarrak gibi oluyor tadı.
Şşşş şişmanlar, şeker kullanmıyorsunuz umarım? Şekerli içeceksen, git kola iç daha iyi aq, daha da kabız ol tamam mı.
Neysem arkadaşlar, ben gideyimde azıcık aminoasit filan çalışayım. Sonra gelip sizlerle bilimsel şeyler paylaşırım.
NOT: 50 kilonun altındakiler bu yazıyı okumasın, hatta yaşamasın. Sizin yaşamaya hakkınız yok, insan mısınız lan.

15 Kasım 2014 Cumartesi

Kulak

İyi geceler canım, umarım iyisindir. Mektubuma başlamadan önce, kalbin kadar temiz bu sayfayı bana ayırdığın için teşekkür ederim. Seni seveni sende sev.
Bugün sizlere kulaklardan bahsetmek istiyorum. Anam tamam kalıtımla alakalı bir problem olabilir, ama ya gerçekten bari fotoğraflarını doğru açıdan çek. Adam bir fotoğraf çekmiş, güneşi almış arkasına, kulaklar şeffaf, pembemsi, bizleri selamlıyor. Neden dalga geçiyorum çünkü kendiyle barışmasını istiyorum. Kulakların kepçe olabilir, ama onları öyle seveceksin. Kimse kulağın kepçe diye kulaklarından çekmicek senin. Arkadaşlar, her yerlerimizi sevelim lütfen. Nedendir yani, en düzgününün bile beğenmediği bi tarafları var. Bende beğenmiyorum açıkçası bir taraflarımı. Ay bunu aşmayı bilen varsa anlatabilir mi? Meditasyonlar mı yapmadım, yoga yapmaya çalışırken bacağıma kramplar mı girmedi, beğenmediğim yerlerle konuşmaya mı çalışmadım neler neler. Yok anam, olmayınca olmuyor. Ama gerçekten ben göbeğimle baya barışmıştım. O kadar barışmıştım ki ona ad verdim, bebeğimmiş gibi davrandım, dondurmalar mı yedirmedim, gece gece yemekler mi yemedim, nutella mı bitirmedim.. Sonra bi çatlak çıktı göbekte, o gün bugündür amk o göbeğin. Çocuğum değil artık, onu taşıyacağıma, bok taşıyaydım daha iyiydi. Orospu çocuğu tamam barıştık, o kadar büyü mü dedik. Sikik bilmiyo sanki doğamayacağını. Sandı ki birkaç ay sonra onu doğurcam. Büyüdü de büyüdü.
Boyum da öyle mesela. Yıllarca kısayım kısayım diye ağladım durdum. Boyumla da barıştım. onunla da bir mediteyşın seyansımızda karşılıklı oturduk tavla neyim attık. Amk ya, barışmayın bi yerinizle, millet giyiyo kışın uzun uzun çizmeler, biz giysek o bacak boyuyla, dize kadar bot, üstte tabi ki uzun, götü kapatacak boyda mont, 10-15 cm'lik yer kalıyo sadece. Yürüyen kıyafet oluyoruz. O ne öyle. Kısa botları da sağolsun ayakapçılar, "madem kısasınız, madem hayatın sillesini yemişiniz alın amk bunları giyin sizde, çirkinler, kezbanlar, rezil olun inş, ölün hepiniz" diye resmen uzun bot fazlalarıyla yapmışlar. Hep aynı model, hep aynı tarz. Renk desen nerede ilgi görmeyen bir uzun bot, çizme ne sikimse almışlar kesmişler üstten kısa bot diye giydiriyorlar bize. Ya her şeyi ben mi diyim, Türkiyedesin aq türkiye minyonun bile şişko senin, ne diye daracık yapıyon. Çorap oluyo o kısa bot bize. Bacak botla bütünleşiyo. abi bacak boyu uzun, güzel kızlar hep zayıf, onlarda bot gibi durduğu için seksi yine seksi.
Sense şişkosun, kısasın, haddini bil köpek, al giy şunları, kombinleyeme bi sik, rezil rezil gez.
Hayat bile bize şekil yapıyor. Sırf moralim bozuluyo diye instagram butiklerinin hepsini unf ettim. Standart beden mis gibi tişörtleri, kazakları koyuyo, buluyo zayıf birini giydiriyo, kıza büyük, salaş tabi, gözün dönüyo sipariş veriyorsun sende.
Bi geliyo amk kazağı, memelerin kenarları yırtacak az kaldı, kolunu az bişey bile kaldırsan göbek görünüyo, kollar sıkış sıkış, sonra veriyon zayıf ve seksi arkadaşına. Okula onu giyip geliyo, seksi seksi geziyo seninle. Sen güzel kızların yanında dolaştırdığı çirkin kızsın. En sevdikleri, ömrü hayatı boyunca yancısı ve yegane çöpçatanısın.
Yaarraakk öyle. Hiçte öyle değil.
Bir insanın fazlalıkları onu çirkin yapmaz arkadaşlar. Bunu aranızdaki şişman olarak söylemiyorum. Gerçekten bütün olay kişilikle alakalı. Hoş ama boş kızlara noluyo sanıyorsunuz? Kafası olan evleniyo da, ya öbürleri?
Hıhıhıhıhıhıh işleri bitince atılıyo onlar şdskfjgsdhkj
Konu kulaklardan buralara kadar geldi, yani ben saçmaladım sayın şişmanseverler. Gideyim de azıcık erkek düşüreyim ağıma. Ha bide hiçbir şişman, şişman şakası sevmez. Şişman şakası yapan toptur. :*

Emzik

Selamlar canım. Sizlere bugün yağmurlu bir akşamdan yazıyorum. Sabah yaptığım bizınıs topuzumla yazıyorum, hala seksi olamadım. Oysa gece ders çalışırken kendimi adeta bir Beverly Hills kızı gibi hissediyordum. Anam bir kalktım, saçımı sikmişler çok afedersiniz. Bütün Yılmazları meseneme eklemişim, yılmazseverlerin hepsi yolmuş sanki beni.. Uykusuzum ve tabii ki huysuzum her sabah olduğu gibi, topuzu kaptırıverdim bende. Anam hadi topuz yapıyon, bi bak di mi aynaya ne alemdesin diye. Küçük kıvırcık dipçiklerim çıkmış kenarlardan, kulağım orada sallanıyorlar, sürekli bir duran bir yağan yağmur azdırmış iyice saçı, kıvırcıklar almış başını gitmiş. Ben bunu günün tam ortasında fark ettim ve düzeltebilme şansım hiç yoktu. Aslında vardı ama "amaaaen" dedim "bütün gün herkes gördü nabayım" dedim.
Ufak çapta! bir alışveriş yapıp evime geldim. Dün elektrik işimiz yapıldı, bugün buzdolabı için geleceklerdi. Ya ben geç kaldım, ya onlar bugün gelmedi, henüz bilemiyorum. Artık buzdolapsız yaşamaya o kadar alıştım ki, yapılmasa da olur.
Neyse, alışverişi yaptım bi ton poşetle güç bela geldim eve. Sıçmışız akşam evin içine sınava çalışcaz diye. Salonda sadece ciddi söylüyorum bok yoktu. Odama girdim binlerce bardak, yarım yarım yenmiş elmalı turtalar.. Ne turtası amk bildiğin elmalı pasta işte, geçenlerde annemler geldiğinde getirmişlerdi. Elektrikçi prizleri sökerken huharca duvarımızı söktü filan bok götürüyor bildiğin ya. Bari dedim toparlayayım ortalığı, bulaşık neyim yıkayayım. Mis gibi ettim evi geldim oturdum buraya.
Asıl konum bugün bebeklerdi. Markette böyle cool cool takılıyorum, gördüğümü sepete atıyorum gibi görünüyorum filan ama yalaaan. Onların fiyatlarına önceden baktım, çat diye ucuzunu atıyorum. Havası aynı şey gibi "fakirler, ucuz diye almıyoruz, hastasıyızz" kendimi bi bok sanıyorum işte. Market arabası ayrı yerlerde zaten. Allahım tekeri yan yan gidiyo, oraya buraya çarpıyorum. Millet geçecek, yol vermeye çalışıyorum çarpıyorum onlara. Bir ara yemin ederim bıraktım market arabasını içinde başka mağazadan satın aldıklarımla birlikte, gittim bakındım geldim. Sonra almaya gittiğimde getirdim arabayı. Ben o market arabasını da tekerini de. Amk tekerine bir saç takılmış ama bi gör, sanki bütün mahallelerin kuaförlerindeki saçların arasında sürmüşler. Her neyse tam böyle başka reyona yöneliyordum ki, bebek reyonunu gördüm. Girdim hemen reyona. Nasıl içim gidiyor ama. Emziklere bakarken gözlerim doldu, biri biberona ellese hıçkıra hıçkıra ağlıcam o derece. Lan dedim keşke bi tane ben yapsam, sonra daha var deyip teyzeciğimin 1 ay sonra doğacak çocuğuna emzik almaya karar verdim. Hayatımda ilk defa yanımda kimse olmadan, tamamen kendi zevkimle bir bebeğe hediye alıyorum. Ben gelmişim çocuk doğuracak yaşa, hala kuzenim oluyor. 18imden sonra doğan bütün kuzenlerime hala-teyze dedirtcem.
Aldım 0-6ay emziklerden bitane, sonra emzikleri tutan minnoş şeyler varya, bebengin tişörtüne tutturuyorsunuz, haha ondan gördüm onu da aldım. Nasıl böyle içim içime sığmıyor, yıllarca hep evime alışveriş yapmayı hayal etmiştim, bu kaçıncı alışverişim bilmiyorum ama gerçekten çok garipti. Emziklerle aşk yaşamışım civarda alışveriş yapanların dikkatini çekmişim filan neyse devam ettim alışverişe.
Kasaya geldim sonunda aldıklarıma bi baktım, rezalet kepazelik.
-Çöp poşeti
-Emzik ve tutkacı
-Şampuan, krem
-Promosyon ve arada sırada çok güzelleri çıkan tabaklar
-Bardaklar aynı şekilde
-Bıçak
-Meyve soyacağı
-Çikolata
Amk ya, göbeğim var zaten, bi de bunları almışım tam hamile, evinin gadını, çocuklarının anası kıvamında dolanıyorum ya. Arkamda sırada olan sivilceli kızın suratıma sonra karnıma baktığını gördüm. Kafamı sağa çevirip dudaklarımı sıkıp gözlerimi kapattım, baya sinirlendim. Azıcık sinirlendim, aslında hiç sinirlenmemiştim, hoşuma bile gitmişti bu durum. Ne yani evimin gadını çocuklarımın anası olmak istiyorum diye suç mu işliyorum sanki. Bana ne kariyerinden yani. Evli, mutlu, çocuklu takılıcam mis gibi minnoş yuvamda.
Eve geldim işte, oturdum baya böyle emziğe baktım falan. Sanırsın amk ilk çocuğuma hamile kalmışım, ilk defa emzik görüyorum hayatımda. Öyle triplere girmişim, triplerden trip beğeniyorum. İşimi bitirdikten sonra yaptım yeşilçayımı, kendi kendime "oha lan bak ne kadar sürede bitti, aslında çalışan bir ana olabilirsin" filan diyorum. 2 bulaşık yıkayıp ortalığı topladım ya, kendimi süper anne filan sanıyorum. Neyse işte ben duygusal duygusal Facebook'ta geziniyorum bi video gördüm, ahanda şu, bir ağladım bir ağladım, ağlarken hapşırdım falan yani o kadar salya sümük oldum. Sonra işte videodan videoya atladım bebekleri izledim, anne içgüdülerim kabardığında hep yaptığım gibi, su'da doğum videosunu izledim. O da şudur. Bi fena oldum daraldım.
Ben artık yazımın sonuna geleyim, baya uzun oldu zaten, demem o ki, seksi deyiliz diye hayallerimizi satmadık ya.

11 Kasım 2014 Salı

Kovaladıkça kaçan ateş böceyiyim.

Merhabalar, bugün size hem geceyi aydınlatan hem de kovaladıkça kaçan ateş böceği olarak yazıyorum. Tabi ki vizelerimden söz etmicem.
Bir buzdolabı 220 voltla normal olarak çalışırmış. Bizim uçak motorumuz yine bozuldu. Ölçüm yaptı mustafa abi, 200 voltmuş elektrik. 20 volt için aşure yapan kızları üzdünüz. Bütün buzdolabındakiler koktu, bozuldu, iğrenç bir hal aldı. Mutfağım savaş alanı. Annemin getirdiği içli köfteleri, çörekleri vs alayını karşı komşuya götürdük. Kaldık yine öyle. Yarın elektrikçi gelecek. Ne bok yiyecek hiç biliyorum. Şeytan diyor ki kırdır bütün duvarları tesisatı yeniden yaptır, herkesin içi rahat etsin ama sonra hemen vazgeçiyorum. O evi babam temizlemicek sonuçta.
Hayatta böyle işte, sırf getireceklerinden korktuğumuz için götürmesine izin vermeyip sürünmesine göz yumuyoruz. Varsa mutlu olan şöyle alalım onları, biz devam edelim. Belli bir zaman hep aynı dozlarda mutsuzlukla yaşamaya başlıyorsunuz. Sırf götüremedikleriniz için. Sınavlarda bile 4 yanlış 1 doğruyu götürüyor. Köpek oğlu köpek okula başladığından beri 4 yanlışın 1 doğrunu götürüyor, hala ne diye kendinden ödün vermiyorsun diye sorarlar yani. Alışmış kudurmuştan beterdir anam. Kuduruk, kudurur kudurur susar, öbürü öyle mi?
Şu sıralar hayatım gerçekten joytürk akustik kıvamında. Kubat- iyi olacaksın filan dinliyorum. Müslüm baba evresinden buna gelebildim çoşükür. Durduk yere triplere girmeler, tatil sitelerine girip iç çekmeler, evde kaldımlar vs vs. Zaten uzun zamandır kimse bana iyi geceler demediği için ex aşkımı gördüm rüyamda.
Allaaaam, onu yıllarca kendi içimde sevmiştim. Kendisiyle yüz yüze tanışmışlığımız, bırakın onu tanışmışlığımız yok. Ben o piçi 3 yıl sevdim. Hööö hala takıntılıyım az biraz. Dün gece onu rüyamda görmem hiç hoş değildi tabi. Tanışıyorduk. Yaz mevsimi, bayaa sıcak, bi mekandayız, güneş vuruyor oramıza buramıza, çipil çipil terliyorum filan. Sonra bu 3 yıl geliyo birden. Elini uzatıyor tanışmak için. Bende uzatıyorum elimi. Garip bir tokalaşma şekli var. Ama bırakmıyor bir türlü elimi, en son çekmeye çalışıyorum ama salak hala gözümün içine bakıyor. En sonunda narin bir şekilde, parmaklarını parmaklarıma inceden sürterek elimi bırakıyor pezevenk. Tam o sırada bordo tişörtüne bakıyorum ve annem arıyor. Okula niye gitmedin diye bir kitledi beni telefonda, tekrar uykuya dalmam gerçekten mümkün değildi.
Sırf o 3 yıl için İstanbulda düzen kurmaya karar verdim lakin iyi ki şartlarım el vermemiş gitmemişim. Zamanı var daha yani, bir gün onunla tanışacağımı biliyorum tabi ama ne zaman olacağını kestiremiyorum. İnşallah sevgilim varken tanışmayız da azıcık yürürüm çocuğa. Gerçi ben ona koşma şifresi yazarım. Napayım anam takıntı olmuş yani, onu görünce çirkin kombinle gelmiş ayşegül'ü gören özlem gibi oluyorum yemin ederim. Öyle aydınlanıyor yüzüm, bi gülme geliyor böyle.
Maalesef o 3 yıl bana hüsrandı. Sırf onun yüzünden kimseden hoşlanamadım bile. Hoşlansam bile o'na ihanet etmiş gibi hissedip kendimi soğuttum karşıdaki insandan. Ne bileyim sümüğümden bahsettim, senden hoşlanıyorum dediğinde, bende kendimden hoşlanıyorommm filan dedim, küfürlü konuştum, erkeksi tavırlar! sergiledim. 3 yıl boyunca hayatıma giren erkekler ya gardaştı ya gardaş. Yeni yeni gavat sokuyorum hayatıma. Tabi hiçbirini 3 yıl gibi sevmicem. orası kesin. 3 yılın hayali bile güzel oluyordu, umutla doluyordum. Şimdi hayal kuruyorum, tam anlamıyla hayaller paris gerçekler adana. Bi de büyüyoz hacı ya, ben yeni tanıştığım gavata ilk, hangi bölümden mezun olduğunu ya da okuduğunu soruyorum. Ona göre hayal kuruyorum. Adam diyor ki ben uluslararası ilişkiler okuyorum, nooolcan diyorum, diplomat diyor. He aq he bütün herkeste seni bekliyordu diplomat ol diye. Okuduğun okula, bi tipine bak ya. Seni fotokopici bile yapmazlar bu halinle. Bizim fakültedeki fotokopicinin bile bir saygınlığı var. Sen kim köpeksin de diplomat olucam diyorsun? Bu adamdan arkadaşlar, baba olmaz, koca da olmaz. O yüzden adını sormadan eleyebilirsiniz. Hayalleriyle kişiliklerini tahmin edin, amk tanıcaz diye aylarca konuşup sevgili olmak zorunda kalıyorsunuz sonra facebooktan kafa şişiriyorsunuz. Allah buzdolabının belasını versin. Beleşe aldık sanki kodumun dolabını.

10 Kasım 2014 Pazartesi

Helaa

Bugün topuzumla yazmıyorum. Ama yine seksi değilim tabii. Merak edilenlerden bahsetmek istiyorum biraz. En basitinden; çoğu erkek kızlar tuvaletini birçok kız da pisuvar'da nasıl işendiğini merak ediyor. Ya allah belamı versin pisuvarda nasıl sıçacağını hayal eden kız gördüm. Git bi sor ona hayatında hiç girmiş mi erkekler tuvaletine? O kızlar varya, ölümüne sıra olsa, erkekler tuvaletine girip işemez, bırak sıçmayı.
Ben geçenlerde sıra var diye erkekler tuvaletine girdim, anaaam tertemizdi ya. Kızlar tuvaleti öyle mi? Bir kızın nasıl pis bir mahlukat olduğuna inanamazsınız. Allaşkına erkeklerimiz, bi gün girip kızlar tuvaletine bi bakın. Ya ağzına sıçtığımın kızı, işemiş, damlamaları bitmeden kalkmış külotunu toparlamaya, damla damla çiş bırakmış klozetin üzerinde. Hayvan al peçeteyi sil bi di mi? Senden sonra girecek kızın ömür billah herkese seni örnek vereceğini bilmiyor musun? Ben onları mesela nerede görsem, aklıma nasıl işedikleri gelecek. Amk çirkini, tipleri görün, şekiller paris, tuvalette her biri bi Shrek. Lan o yeşil çirkin canavar bile temizleniyordu. Eminim çoğu peçeteyle silmiyorlardır bile.
Erkekler tuvaletine ne zaman girsem çoook temiz. Pisuvarlı olanlara hiç girmedim ama geri kalanlar baya temizdi. Ha ama gerçekleri elbette biliyoruz. Onlar da amk hayvanları işerken kemoterapi görüyorlar sanki. Her yer küçük küçük kıl. Hadi o erkek, bakımsız, kirli, pis, pasaklı erkeklere alıştık ama gerçekten kızlar tuvaletlerinin o kadar pis olmasını hazmedemiyorum. Kızsın sen ya, senin güzel kokman lazım kahpecik, o ne biçim işemek, o nasıl bir koku? Temizlenmemiş işkembe mi yedin, bok mu yedin, için mi küflendi lan o ne koku. Parfüm sıksana, rahat rahat osuruyor filan. Ben utanıyorum mesela. Tuvaletler tabii ki sıçmak, osurmak, işemek vs. gibi şeyler içindir ama hemcinsinim diye de bu muameleyi yapma be ablacım. Hele sarhoş tuvaletleri..
Bahsetmek bile istemiyorum. Kukusu poposu açık tuvalette gezmeler filan. Saçından tutup gitara mı vurayım seni, ne istiyorsun benden? Babanın eviymiş gibi bulduğun her yere kusmalar, "ahahahah kanka bak nasıl ses çıkcak şimdi" deyip basınçlı işeme ve büyük bir osuruk bombasıyla yaptığın kapanışı dinlemek zorunda mıyım? Hepinizin amk ben, kalkarken o klozete damlayan çişinizi silin silin. Gavat mısınız hepiniz.
Ay lütfen siz erkeklerde, azıcık medeni olun ya. Unisex tuvaletlerde filan gözünüzü seveyim o kıllarınızı alın bir peçeteyle. Midesi bulananlar onları temizliyor ve bütün boşaltım işlemi sırasında o kılların düşüş hikayesini yazıp, sizlerden iğreniyor. Bilin istedim yani. Etek tıraşından yoksun gavat pezevenkler. Temizlik imandan gelir. Sana yumoştan bile gelmez gerçi, o kadar pissin. Saygı arkadaşlar saygı.
Her şeyi biz mi söyleyelim? Annen öğretmedi mi sana tuvalette yapman gerekenleri?
Uzun lafın kısası canım, o damlaları silin sizin ağzınıza işerim, damlalarıda silmem.
Konum merak edilenlerden çok hela oldu ama neyse artık. Alafranga tuvaleti sikeyim ben, alaturka tuvalete kurban olun lan. En azından ne bi çişinizi ne de bi kılınızı temizlemek zorunda kalıyorduk. Su dökünce geçiyordu. Uzun da kalamıyordu kimse, bacaklara kramp giriyordu çünkü. Avrupai tuvaletinizin amk ben. Alafranga düşüncelerinize sıçsınlar sizin. Hee bu arada o tuvalete girdikten sonra sifon çekmeyen orospu çocukları varya, hah o orospu çocuklarının allah belasını versin.

9 Kasım 2014 Pazar

Goygoy

Yine bakınca kısmetinizin kapandığı, ne kadar uğraşsam da seksi görünmeyen topuzumla yazıyorum size. Bugün bahsedeceğim konu sizin de bence evinizin her şeyi. Arkadaşlık, kankilik, dostluk vs vs. Ayyy içim bayıldı arkadaşlık, dostluk yazarken. Bu kelimeleri sevmiyorum. Anlamlarını seviyorum sadece. Aslında sevmediğim çok kelime var; Görüşürüz, giiinaydıınnn, iyi geceler... diye gidiyor böyle. Laaaan kanser oluyorum, kanım çekiliyor bunları duyunca. Sabah zaten zar zor kalkmışım, saçım başım darmadağın, pijamam kaymış yana, sütyenim desen fenalarda, çişim gelmiş, uyanmak istemeyip zorla kalkmışım, gece içtiğim son sigara yüzünden sanki yatmadan bok yemişim gibi ağzımın tadı var, ketıla kimse basmamış, sinirden geberiyorum, kalkmış diyor ki "giiiinaaydınnnn" sensin lan günaydın. Sabah şekeri gibi bir o yana bir bu yana gidiyorsun, sabah sabah gülüyorsun, BEN GÜLÜYOMUYUM? Kafana kürekle vursunlar, ses tellerin kopsun inşallah. Demeyin bana günaydın. Günaydın mesajı da atmayın arkadaşım. Sizin sabah neşenizi, bitmeyen enerjinizi sikerim. Keza görüşürüz.. Allam gidiyom işte da ne diye görüşürrüüüz diyeyim ki? Hadi deyip kalkmışım, belli gidiyorum. Ne diye görüşürüz dememi bekliyorsun ki? Ben görüşürüz demezsem görüşmüyoruz mu?
İyi geceleri söylemek bile istemiyorum. Aman ha iyi gece dileklerini iletirsin, gecem güzel geçer, tatlı rüyalar görürüm filan aman ha aman. Mükemmel bir gece geçirdim inanamazsın. Sen öyle dedin ya, hiç odadan ses gelmiyo, biri bana sanki seslenmiyo, garip şeyler geçtiğini kurmuyorum kafamda. Rüyalarımda hiç fantastik değil, göktaşları, ejderhalar, afetler filan görmüyorum. Oradan oraya koşan minik pıtırcık davşanlar görüyorum. Gökyüzü pembe filan, davşanlar sincaplara kalp yolluyo. Ağzına sıçarım senin. Sürekli kaldırımdan düşüp sıçrıyorum lan uyurken, dipsiz kuyulara düşesin, bir tek dileğim var, huzursuz bacak sendromun olur inşallah!
Neyse ya kanki, sevmiyorum ben kısaca böyle sözleri. Az çok anlamışsındır. Asıl konumuza gelelim mi?
Küçükken hep böyle filmlerde görüp hayal ederdim. Bi kız grubun olur, düğünlere falan gidersiniz, köpek gibi içer, erkekler hakkında konuşur, çeşitli iddialara filan girersiniz. Hah ben o kız grubumu geçen yıl buldum. Şimdilik whatsapp grubuyla idare ediyoruz ama illa ki hepimizin buluşacağı yer aynı.
Aralarından biri var, benim tek yımırta ikizim, hayatımın anlamı, onun evine gittim geçen sene, adaya. Neyse takılıyoruz böyle, sabahları mis gibi kahvaltılar, DKG -deniz, kum, güneş- akşam yemeği, mekanlar, oğlanlar, eve dönüş, kapanış. Allahım sürekli kesiyoruz birilerini ama gidip konuşmuyoruz bile. Kendi halimizde içip, sarhoş evimize dönüyoruz. Neyse işte en son gidişim çok farklı oldu. İkizimin -öz kardeş değiliz he, ama tıpatıp benziyoruz- ev arkadaşları oldu. Farklı olması bu yüzdendi. Önceden 2 kişiyken şimdi kalabalıktık. O kadar güzeldi ki, hayatımın belki de en güzel zamanlarını geçiriyordum oradayken. Planlar kurmalar, oraya buraya gitmeler, cadı kazanları neler neler. Hepsi eşsiz parçam oldu yemin ediyorum. Bakınca beraber o kadar az zaman geçirdik ki! Ama ne biliyor musun sanki yıllardır birbirlerini arayan  4 genç kızdık. 4 kişi bir genç kızın gizli defterine gircez. Kız kitaplarında yazılan 4 farklı karakter, ortak noktaları pek yoktur, hepsi birbirini tamamlar falanlar filanlar hep öyle. Teşkilat gibi anasını satayım. Bize bir erkek gösterin hemen onu doğduğuna pişman edelim. İtinayla erkek geri döndürülür. Az anasının gözü değiliz.
Şimdi o üç kahpe bizınıs oldular, plazalarda bilmem nerelerde takım elbiseli adamlarla muhatap oluyorlar, ben hala öğrenci evimde, bazen bilgisayarda film izleyeyim, bazen camın önünde tumblr kızı gibi takılıp durayım. Ben ölmüşüm ya, ben bitmişim.
Demem o ki size, eğer böyle bir kız-erkek farketmez bir grubunuz yoksa, siz hala piçlik peşinde koşmak yerine kız-oğlan düşürmeye çalışıyorsanız atın kendiniz aq. Oksijenimizi boşuna tüketmeyin. Teşkilat işi olm bunlar, yek başına olur mu?
Ay bi gün korkuyorum he, arabalarımızdan makineli tüfekler çıkarıp deri taytlarımızla otoparklarda FBI'cılık oynıcaz diye. Allahtan işimiz gücümüz goygoy.

7 Kasım 2014 Cuma

Görüşmeyeli bayaa olmuş. Şimdi tam karşınızdayım. Saçlarımı değiştirdim. Sarı yaptım sarı. Bildiğin çakma sarışın oldum. Kandırmayın kızlar birbirinizi, hepimizin içinde birer sarışın var. Aslında hepimizin ruhu sarışın!
Tabii ki tahmin ettiğim gibi seksi bir topuz yapamadım sarı saçlarımla. O kadar çirkin bir topuz oldu ki sarıkız kafama sıçmış gibi duruyor. Topuzum bir o yana bir bu yana sallanıyor. Küçük saçlarım nam-ı değer dipçiklerim yer çekimine meydan okumuş bir halde kıvrım kıvrım sallanmakta.
Çok kötü şartlar içinde yazıyorum size. Bilgisayarımı aldıktan tam 1 ay sonra num lock tuşlarım bozuldu bilgisayarımın sağ tarafına felç indi. Felç şimdi gıdım gıdım ilerliyor. Enter virgül silme tuşu vs çalışmıyor. Virgülsüz yazmak emin olun sıçmık topuzumla baş etmekten daha zor ve daha üzücü. Başladığım ama aylardır hiç yazamadığım hikayemi bile yazamıyorum onun yüzünden.
Sizleri çok özledim. Kaçınız bunu okuyor emin değilim. Sayfanın görüntüleme sayısına baktım az önce içler acısı gerçekten. Sesimi duyan var mı? Eeeyyy duyuyor musunuz beni?
Her şeyi geçersek (virgül) en son yazmamdan bu yana neler değişti neler. Evim var artık :) Sanırım hayatımda attığım en büyük adımdı eve çıkmak. Ağzına sıçtığımın evinin problemleri hala bitmedi. Bana daha az maliyeti olacak kafasıyla yola çıktım ama maalesef. Eve harcadığım parayı bankaya yatırsaydım (virgül) şuan faizini İtalya'da minnoş erkeklerle yiyor olacaktım.
Hayal kurmak parayla değil. Allahtan değil yoksa hayalde kuramayacaktık. Bi boku kuramıyoruz zaten bırakın bari hayallerimiz beleş olsun. Ha parayla olsaydı eğer yemin ederim hayallerimi satardım öyle para kazanırdım. Düşünsene uyumadan önce boş beleş gayet rezil bir hayal kuruyorsun (virgül) işte yok şuraya gidiyorum (virgül) şu var yanımda (virgül) ayyy düşünsene evleniyoruz bla bla bla. Sonra uyudun uyandın hemen git sat ye parasını. O parayı biriktirir sattığın hayalleri yaşayabilirsin bile! Laan bu çok güzelmiş. Var mı aranızda hayal satın almak isteyen? Ben şahsen satarım. Her türlü hayal kurulup satılır. Gel anam gel üj bara!
Neyse goygoy'u bir kenara bırakalım da size ufaktan ev maceramı anlatayım.
Ağzına şıçtığımın memleketine ağustos'un son haftası geldik arkadaşımla. 5 gün boyunca gezmediğimiz tek bir sokak kalmadı 2 mahalle hariç. O mahalleleri de istemiyoruz zaten. Ben ilk ev baktığımız gün regl olmuşum (virgül) foşur foşur kanıyorum (virgül) ağrı desen bir yandan (virgül) ama varya bacaklarım kopuyor ağrıdan. En son işte cumartesi gecesi arkadaşıma "sikerim eve filan çıkmıyorum ben (virgül) bulamadık zaten (virgül) yarın beni sakın uyandırma (virgül) sokarım böyle işe" dedim ve kıçımı yayıp uyudum. Arkadaşımda yazık uyku girmemiş gözüne. Sen kalk sabahın 6'sında ev bakmaya çık. Bakmadığımız mahallenin birine gidiyor. Böyle şeyler filmde olmuyormuş sadece(virgül) camda yazıyor "öğrenciye kiralık daire" numarayı yazıp koşa koşa eve gelmiş uyanmamı bekliyor. Neyse uyandım bana söyledi filan ama kesin diyorum yıkık dökük bir şey (virgül) yoksa hayatta yazmaz öyle öğrenciye filan diye. Saati geçiriyoruz pazar pazar kasmayalım (virgül) öğle vakti arayalım diye. Hiç umudum yok ama ya. Kesin diyorum ev yarak gibi. Bekliyoruz sitenin önündeki parkta şarkı dinliyoruz salakta. Neyse ev sahipleri geldi. Anam ev mis gibi. Dayanamadım dedim ki "Feyzi beycim neden özellikle öğrenci dediniz (virgül) evin problemi mi var?"
Meğersem onun çocuuu da öğrenciymiş (virgül) bu evi aldıklarından beri öğrenciye veriyorlarmış. Ufak pürüzler var ama baktığımız tüm evlerin arasından en güzeli.
Ev baktığımız ilk gün bir eve gittik aman allahım mutfak dolapları yoktu. Bir banyosu vardı (virgül) sıçmaya gitsen bokun içine kaçar. Öyle bir alafranga tuvalet. Ay bide neticeyi koyacağın yer solmuş pembe. Emlakçı utanmasa "bakın gül kurusu renginde tuvaleti var" dicek. Hiç unutmadığım bir ev daha var (virgül) 2+1 normalde ama bir odası vardı... Töbelerim olsun oda 1 metre kare. Benim adımımla 3 adım bile değildi!
Her neyse öbür gün anlaşmayı yaptık. Eşya vs derken yuvarlanıp gidiyoruz. Doğalgaz taktırdık. Kapıları boyadık orayı yap burayı yap derken anam sürekli bir şeyler oluyor. Boyadığımız ev eşyalarına vernik atıcaz vernik bitti (virgül) doğalgazı açmaya geldiler boruların yanlış bağlandığını söylediler. Televizyonu fişe taktık patladı priz (virgül) mutfaktaki prizler çalışmıyor filan. Zar zor güzel bi buzdolabı bulduk. Mis gibi temizledik ettik (virgül) fişe taktık dolap ısınıyor. Işığı yanıyor filan. Sonraki gün aldığımız yerden adamlar geldi (virgül) allah belamı versin dediği şey şu adamın "abla fişe dakmışınız bunu bunun motoru kalkış yapamamış patlamış bu çalışmaz gakmamış motoru"
Uçak sanki aq motoru. Kalkış yapamıyo bak sen ya. Neyse 1 hafta boyunca adam dolapla uğraştı sonunda kaldırdı(!) motorunu. Anladığımız tek bir şey var elektrik tesisatını yeniden yaptırcaz. Bi ketıl nasıl yarım saatte su kaynatır allasen ya? Suya üflesem ben daha çabuk kaynatırım. Mikrodalgayı kullanamıyoruz bile. Tek prize onlarca üçlü priz takılı evin içinde spider man gibi uçuyoruz oradan oraya.
Ben mi çok şanssızım acaba? Daha neler neler var aklıma gelmiyor yani. Her neyse öpüyorum sizi kocaman (virgül) tabi sıçmık topuzum da..

21 Nisan 2014 Pazartesi

Bizim şarkımız olmasın. Ne zaman bir şarkı bizim olsa, nerede duysam ağladım hep. Şarkılar dokunmasın bize. Ne çaldığında özel hissettirsin, ne yokluğumuzda üzsün bizi. Olmasın şarkılar aramızda. Susarak anlaşalım.

15 Nisan 2014 Salı

Aşk

Aşkın bıraktığı mahrumiyeti, beklemeleri, özlemeleri konuşalım mı?
Aşkın açamadığı kapılar mesela, sahi var mı açamadığı kapı? İşçiliği o kadar mükemmel ki o anahtarın, açılmadık kapı bırakmıyor.
Kalbi açıyor mesela. O duymayınca siz duymuyor, o sizi mahrum bırakınca, siz başkalarını mahrum bırakıyorsunuz kendinizden. O yoksa zehir oluyor değil mi hayat? Nasıl bir duyguyla bütünleşir de bir insan, yokluğunda zehirlenecek? O, nasıl siz olabiliyor? İçinizde yatan o his nedir ki bu kadar büyük? Aşk bu mudur?
Ben aşkın mutluluk olduğuna inanmayan, ama delicesine aşk yaşamak isteyen bir aşığım sadece. Her gün o kişinin gelmesini bekliyorum. Fal baktırdım, daha yaşadığım şehre adım atmamış. Tüh ulan. Millet ne güzel aşklar yaşıyor. Ben burada bekliyorum ki beyfendi teşrif etsinler. Salon beyfendisi olsa bari..
Geyik bir yana, kıskanıyorum insanların aşklarını. Ne güzel şarkılar var, aşk yaşıyor şarkılar. Aşk yaşayan şarkılar. Kendine aşık eden şarkılar.
Aşk duyar mı? Gel desen gelir mi? Gurur aşkı ne zaman yener? Aşk sevişmek mi, kavuşamamak mı? Kavuşursan aşk olur mu? Özlem olmadan aşk olur mu peki? Olsa olsa aşk olsundur o.
Aşk; özlemek, kavuşamamak, konuşamamak, karşılaşamamak, duyamamak, görememek.. Aşk kelime olarak ad, insanına göre sıfat veya zarftır. Ama aşk genel olarak bütün olumsuzluk eklerini alan olumsuzluklardan oluşan basit bir kelimedir. Yapısı bakımından kısa anlam bakımından uzun bir kelimedir. Aşk romandır, şiirdir, resimdir, şarkıdır. Belki de bütün insanlığın yaşamak istediği tek, kocaman bir duygudur.
Aşk; anlaşılmaktır, gülümsemektir. Gitmektir. Yalvarsalar, dönmemektir. Gururdur aşk, saygıdır. Son bulan ama bitmeyendir. Yarın unutacağına söz verip, uyuyamayan, yarına uyanamayandır aşk. Tek ölmektir. Zehir içmektir, saf olup zehir içmektir. Oyuna gelmektir bir bakıma. Hayatın, belki de Tanrının oynadığı bir oyundur. Belki sınavdır. En büyük günahların işlendiği en büyük duygu değil midir zaten aşk?
Aşk nasıl son bulur? Başka birine aşık olunca mı? Aşkın unutulduğu yarın ne zaman geliyor?

7 Nisan 2014 Pazartesi

Aşktan erkeğe.

Bu gece sadece nedensiz aşk vardır masada. Birinden hoşlanmak, sevmek yada aşık olmak için nedene ihtiyacınız yoktur. Rüyanızda gördüğünüz birine bile aşık olabilirsiniz.
Şeyler var mesela, tanımadan aşık olduğunuz da sonradan tiksindiğiniz insanlar. Aşık olduğunuz dediğime bakmayın la. Aşık dediğim, tanımak ve sevişmek için can attığınız insanları diyorum. Sevişmek değilde, tanımak istediğim çok kişi oldu. Hani bi tanışayım, belki evleniriz filan. Hayatımın aşkı olur belki vs. Bu zamana kadar hepsi fıs çıktı. 5 para etmez o kadar gerizekalı varmış ki! Tanımak için kıçımı yırttım abartıyorsam Allah belamı versin, beyinsizliklerine şaşırıyorsun. Adam la koskoca adam, sen gelmişsin 28 yaşına, "naaaaabıyoon" nedir gevşek? Bu olaya hastayım zaten. Sevgilisi olsam eyvallah desin. Yazıştığın, düşürmeye çalıştığın bi kızım işte pezevenk.
Valla biri bana anlatsın, erkek dediğin nedir? Ben, gevşek gevşek gelip "naaabıyoon" diyen adamla evlenmeyi geç, takılmam bile. Sana laf atsalar, affedersin elleseler bu adam bir bok yapamaz. Evlensen bununla, "aşkım çocuğu bugün parka götürsene" desen "yeeeea üf, takılsın işte, o kadar oyuncağı boşuna mı aldık?" der.
Senden epeyce büyük erkekle konuşunca ister istemez yıl hesaplıyorsun. "şu kadar yıla benim okul bitse, azcık para biriktirip iş kursam, o şu yaşa geliyo, ohoooo amk dede olacak yaşta baba mı olacak bu? Çocuğum üniversiteye gidince bembeyaz olur bunun saç sakal. Aman bu dışarıda çıkmaz şimdi, ay belim ay ayağım.. Yok yok bununla evlenilmez.

21 Şubat 2014 Cuma

Göz yaşartan 3 şarkım.

   Yine bir şarkılı yazıyla karşınızdayım. Şuan çok güzel bir listem var. Biraz atarlı(!) bir liste ama olsun. Tam 1 haftadır öyle bir sinirliyim ki anlatamam. 1 hafta önce nasıl sinirlendirdilerse artık, çıldırıyorum resmen. Duvar filan yumruklamaya başlıcam yakında. Dolap kalmadı çünkü. Ben hep asabi ve sinirliyim normalde de. Ama sinirimin geçmesi 5-10 dakika bi'şey. Arada geliyor asıl sinir, gitmiyor. Şiddete çok eğilimliyim ve ayarı yok. Kapı pencere hani. Bilimsel olarak hastalıkların %60lık kısmı psikolojik. 2 gündür yatağımdan kalkmıyorum. En dayanılmayacak noktada tuvalete gidiyorum, öyle yani. Bir ateşlenmeler, kendi ağız içi sıvılarımı yutamamak, 2 hafta önce çektirdiğim 2 yirmilik ve çektiremediğim diğer 2 yirmilik dişlerimin ağrısı.. gidiyor böyle. Vücudumun bütün noktaları ağrıyor ya. Beni sinirlendirmeyin o yüzden. Zaten meyilliyim hemen hasta olmaya. İlçe bile değiştirince hasta oluyorum. Tabi ağır hasta olmuyorum. Neyse, çatlamayın şarkıları yazıyorum.

1-Müslüm Gürses-Nilüfer
2-Sıla-Saki
3-Müslüm Gürses-Sensiz Olmaz

  Sürekli bu 3 şarkı çalıyor listemde. Sıkılırım belki dedim ama ı ıh yok sıkılmıyorum. Gözlerim doluyor tabi her birinde. Aşk acısı çekmiyorum. Aşkı yaşamadım ki acısını çekeyim.

19 Şubat 2014 Çarşamba

Kuzen.

   Ben bugün dosttan öte, kardeş olan insanlardan bahsetmek istiyorum.
Dost nedir size göre? İçinizi dışınızı, hangi renk sıçtığınızı, olaylara nasıl tepkiler verdiğinizi bilen, kişiliğiniz üzerinde yüksek lisans yapmış insanlardır. Benim dost diyebildiğim en fazla 3 kişi vardır. Onlar bile arada su kaynatmıyor değil.
Ben bugün, kuzenlerimi anlatıcam size. Lakin onlar bir dost kadar yakın, bir arkadaş kadar eğlenceli, bir şarapçı kadar dert ortağıdır.
   Çok çok büyük bir ailem var. Belki de dünya üzerinde sahip olduğum en güzel şeydir bu. Küçüklüğümden beri kalabalığın içindeyim, hep bi kargaşa, gürültü, ayak altında dolaşan çocuklar, gizlenen sırlar... Bu büyük ailemin en büyük kısmını kuzenlerim oluşturuyor. Tam sayısını kestiremiyorum şuan ama bayaa çoklar. Kimisi benden korkuyor, kimi benden nefret bile ediyor olabilir, kimi beni kardeşi, kimi ablası, kimi en yakın arkadaşı olarak görüyor. Bir insan olarak, bu kadar çok karaktere bölünmek güzel. Hele de gülümseyebiliyorsan onlarla. Benim iyi arkadaşlarım olmayabilir, sevgilim olmayabilir. Ama gerçekten dost diyebildiğim çok tatlı kuzenlerim var.
   Mesela en büyüklerinin ablamdan hiçbir farkı yok. Öyle ki onun çocuğuna (evlenirse tabi(!)) teyze dedittircem. Ben onun teyzesi olcam. Ona mis gibi giysiler, oyuncaklar alacağım. O da benim çocuklarımın (koca bulabilirsem) teyzesi olacak. En büyük kuzenim akıl hocam, ablam, bazen en yakın arkadaşım. Bir şeyler yapabilmemin büyük bir sebebi.
   Başka bir kuzenim var. Allahımmm. Onunla 3 yıl öncesine kadar kedi köpek gibiydik. Ben genelde ona karşı çıkamazdım. Susar kalırdım. (Ya sinirlenince 3 kat büyüyo, zaten göt kadar bi'şeyim.) Ama şimdi öyle mi.. O benim en yakın arkadaşım. Aramızda mesafe var, ama en yakın arkadaşım o benim. Kimsenin bilmediğini bilenim o. Beni yargılamadan dinler ve sadece kendi fikrini söyler. Tabii arada "küstüm ben seninle bi fal bakmıyon" diye atar yaptığı da olmuyor değil. O benim öz kardeşim gibi. Öz kardeşim. Ben ne şanslıyım ki çocuğumun böyle güzel teyzeleri olacak. Ben onun çocuklarının teyzesi olur muyum bilemem ama. Bu bildiğiniz kızlardan değil. Tam bi idealist. Bebişim olmadı kedimizi kucağımıza alır, mutluluklar dileriz!
   Başka bir kuzenim beni ablası görüyor. Arada benimle sidik yarıştırdığının farkındayım, ama yine de kapıma gelince dinlemeden edemiyorum. Büyüyecek daha. Anlayacak aslında insanların göründükleri gibi olmadığını. Tek başına hasta yatarken anlayacak belki. Ama korkmasın. Ne kadar kızsam da, arada sevmiyorum lan seni deyip yerden yere vurup, saçını başını yolsam da, o beni seviyor. O benim kardeşim gibi. Birkaç sene sonra kardeşim olacak. (Burası +18 kokayi)
   Öbür kuzenim (bu da kız) biraz garip bir insan. Aklından geçeni "lööönk" diye söyleyip mala bağlatıyor insanı. Bu seneye kadar pek birbirimizi sevmez ve görüşmezdik. Ama bu sene ben onu çok sevdim. Gerçekten sevdim.
Benim kuzenlerim anlat anlat bitmiyor arkadaş. Ben 4 tanesini yazdım, seçmece bunlar hanımmmmm! Hepsinin yeri ayrı. Biri abla, biri dost, biri kardeş, biri arkadaş.. Ama dediğim gibi burası +18 kokuyor. 18 yaşını geçmeyen kuzenler eklemesin, anlaşamıyoz. Hadi öptüm sizi. Eğer şanslı biriyseniz ve iyi bir kuzen olursanız sizin de böyle tatlı kuzenleriniz olabilir. Bunlardan çok güzel teyze oluyo bi de. Maksat çocuğumuzun bayram harçlığı artsın laf aramızda.

12 Şubat 2014 Çarşamba

Neşeli bi'şeyler.

Neşeli bi'şeyler çalsana oradan. Belki biraz neşeleniriz. Ne bileyim belki biraz güleriz de burnumuzdaki sızı geçer, almayız hasret kokusunu.
Çok neşeli olsun ama. Buruk bırakmasın bizi. Kafamızdaki tilkiler eşlik etmesin biz söylerken şarkıyı..
Neden verdin ki bu şarabı bana? Biliyordun rakı isteyeceğimi. Biliyordun gecenin orada bitmeyeceğini. Bıraksana beni. Niye çaldın o besteleri, anlatsana? Gözyaşımı gördüğünde mi samimi geliyorum? Ağlayınca daha mı ben oluyorum? Bilerek mi içiriyorsun bu gece?
Gitseydin. Yine ağlardım. Yine samimi olurdum. Gitmedin kaldın. Gel demezdim biliyordun. Bilerek mi ağlattın doğru söyle? Gidecek misin yoksa? Ondan mı bu ayrılık şarkıları, bu sarılmalar?
Ne ben diyebilirim gitme, ne sen diyebilirsin gidiyorum. Sarhoş mu ayrılalım? Bulanık mı hatırlamayayım seni? Ya da uyuşmuşken ısırdığım dilim mi hatırlatacak seni? Baş ağrılarım, susamalarım?
Çalmayacak mısın neşeli bi'şeyler. Daha ağlayayım mı? Çözülmesin mi boğazımdaki düğüm? Canım mı acısın?
Gitme diyemedim sırtını dönüp gidenim. Kal diyemedim. Sende gel diyemedin elini tutamadığım. Sessiz gidenim, sarılamadığım son bir kez, kokusunu anımsayamadığım. Şimdi gel desem gelir misin? Gelsen, gitme desem gitmezsin değil mi? Özledim desem olur mu sadece? Ya da sadece çaldırsam anlar mısın diyemediklerimi? Her şeyi bırakıp öpmeye gelir misin beni? Sever misin yeniden çocuk gibi, okşar mısın başımı? Bilirsin, sevmem saçımla oynanmasını. Ya da gelme uzaktan sevdiğim. İşin vardır şimdi. Sen oradan çal neşeli bi'şeyler, ben özlerim zaten seni.

9 Şubat 2014 Pazar

Kendinle barışmak.

   Bir önceki yazımda bahsi geçmişken hazır, kilo konusuna geliyorum. ekşide gayet güzel tartışmışlardı, baştan sona bütün entryleri okumuştum. Bazılarına felaket sinirlendim, bazıları güldürmedi değil.
   Önceden de söylediğim gibi, 155-165 arası boyum var ve 65 kilonun üstündeyim. Benden 10 m önden giden göbeğim yok. Sadece 6 yıl kodumun futbolunu oynadığım için bacaklarım gerektiğinden fazla büyük ve kaslı. Aynen şöyle duruyor. Lâkin o abla kadar dizleri bükük ve seksi durmuyorum orası ayrı. Her neyse. Bacaklar böyle olunca haliyle tartıda çok düşemiyorsun. En fazla 5 gidiyor. Başka gitmiyor. Belki yanlış biliyorum, olabilir. Varsa bilen aydınlatsın, ben dünden razıyım o lanet olası kasları eritip ince bacağa kavuşmaya.
   Bütün kilolu insanlar boğazdan kilolu değil. Genetik denen bi'şey var arkadaşım. Ailesinde tek bir zayıf yok, sen ondan zayıf olmasını bekle. Olduuuuuuu. Ben kendimi bildim bileli balık(!) etliyim. Benim ailemde halam ve kızı hariç kimse zayıf değil. Hepimizin maşallahı var. Hepimiz göbekli ve koca popoluyuz.
   Çok diyet denedim. Beren Saat diyeti, Dukan diyeti (sadece 1 hafta yaptım sonra bayıldım) dönüşümsüz açlık grevleri, yediğini kusma vs vs. Spor salonuna da gittim. Ben diyorum ki "hoceeaam ben şu kasları eritmek istiyorum" adam beni hayvan gibi koşturup bacakları dahada sertleştirdi. Kaslı olabilir ama selülit var hocam selülit! Velhasılı kelam ben kilo aldım arkadaşlar. Bütün diyetlerde, sporda, hepsinde kilo aldım. Geçen sene sivilcelerim vardı. Onlar geçsin diye sikik, dudağını çatlatan, kolesterolünü fırlatan orospu bi ilaç kullandım. Evet beybi feys oldum ama 13 kilo aldım ilacı kullandığım süre içinde!
   Sonra o kiloları veremedim. Hala çabalıyorum. Abur cuburla pek aram yok, 6 yıldır çay, kahve vs. içinde şeker kullanmıyorum, ekmek doğru dürüst yemiyorum, ama ben kilo vermek istiyorum! Ha görünüşümden pek rahatsız değilim. Kendimle barışığım. Sadece Vogue okurken felam moralim çok bozuluyor. Biri gelip "ya bacakların kalın sanki" dediğinde "kalın olan daha başka şeyler biliyorum" diye terbiyesizleşesim  gelse de "hıı evet" deyip geçiyorum. En önemlisi kendimle dalga geçebiliyorum. Sen kendinle dalga geçersen gerçekten kimse seninle dalga geçemiyor. Önce kendinle barışman gerekiyor. Benimle beraber şişko şişko dolaşan bütün çocukluk arkadaşlarımın hepsi kilo verdi.
   Benim arkadaşlarımın çoğu çok zayıf. On numara fizikleri var. Ama bu onları daha çok sevdiğim anlamına gelmiyor. İsterse 180 kilo olsun, kimsenin güldüremediği anda seni güldürebileceğini biliyorsun. Ya da ne bileyim 75 beden sütyen taksın, kimseyi ilgilendirmez ki. Meme onun. Ayrıca memenin küçüğü büyüğü olmaz, adam olun. Birkaç dakikalık zevkleriniz uğruna biz kızları kırmayın. Götü büyük olsun, memesi küçük olsun, ne fark eder? Gerçekten, memesi için mi evleniyorsunuz? 45 kilo ideal di mi size göre? Ben 4.sınıfta 45 kiloydum. Çoğunuzun annesi evlendiğinde 45-48 kiloydu di mi? Şimdi nasıllar? Babalarınız şuan annelerinizin 90+ olmasını umursuyor mu? -Hayır. Ama yaşamına devam ediyor, hala seviyor annelerinizi. Ben kilo aldı diye boşanan birini hiç duymadım. Ayrıca beylerimiz kilo alınca daha çirkin oluyorlar. O kıravat havada kalıyo aq.
   Kilolu diye yapmadığınız iğrençlik kalmıyor. Bana hiç yapılmadı çok şükür. Ayıp dene bi'şey var. En çok ilk buluşmalarda oluyor bu gavatlıklar. Hazırlanmışsın gitmişsin, adam o kadar iğrenç davranıyor ki, salak değilsen anlarsın. Seni beğenmemiş, gitmeye bahane arıyor. Yapmayın, yapanı da sevmeyin. Komşu çocuğu onlar. Ya da "senden güzel kanka olur eheheheh :DD::D:D" demeyin. Kanka olmaya mı geldik aq yerine. Kanka diye mi bu kadar hazırlandım? Bu bunalımdan çıkmak bazen yıllar sürüyor. Özgüveni öyle zedeliyor ki sittin sene kendine gelemiyorsun. O göbeği sorun haline getirmektense sevebilirsin. Arada mıncırıp "naaabıyon leeen" diyebilirsin. Hey oğlan çocuğu sana diyorum.
   İrem Derici mesela. Röportajını izledim az önce, "ilkokulda alf derlerdi önceki burnum yüzünden. Ağzımı sevmezdim, ayağımı sevmezdim, burnumu sevmezdim, basenimi sevmezdim, kalçamı sevmezdim. Fakat bir süre sonra her yerime bayılır oldum çünkü bana ait biricik..." diye devam ediyor. Kendiyle o kadar barışık ki, kimsenin ne dediği umurunda olmuyor. Çünkü kendini seviyor kadın. Bu yüzden onu seviyorum. Onu ilk Okan Bayülgen'in programında gördüm, ağzıyla mı burnuyla mı tam hatırlamıyorum dalga geçildi bi'şey oldu "haaa evet kocamanlar" dedi. Başkası olsa bozulur, kalkar gider ne bileyim, kendini sevmese bunları söylemezdi. İrem Derici mutlu mesela. Sen eğer kendinle barışık olursan, sen de mutlu olursun. Gerçekten kendini seviyorsan, seni seveceklerdir.

Koca

   Bok varmış gibi doğuyoruz, sonra okul başlıyor. Büyümek yok bak, direk okul. Okula niye gidiyoruz? Çalışalım, para kazanalım, kendi ayaklarımız üzerinde duralım. Kızlar için söylüyorum; kocamızın eline bakmamak için. Ya kocanın eline bakmamak nedir ya? Okul okumayan anneler, orta halli ve kötü durumda olan babalardan zar zor para alıyor. Buna da tamam. Bazı pezevenk babalar, olmasına rağmen süründürmeyi seviyor, hadi onlara da tamam.
   Sen evleniyorsun o adamla. O adam senin ciddi anlamda her şeyin oluyor. Baban, annen, abin, kardeşin hatta bankan. Onun eline bakmamak nedir ya ne? Sen çocuğunla sorun yaşayınca, üzülünce bile ona sığınıyorsun, ona anlatıyorsun. İnsan kendi için okur, kendi çarçur etmek için para kazanır. Kocasının eline bakmamak gibi bir şey yok. Benim gibi parasının hesabını bilmeyen kızlar kocalarına gidip illa ki "aşkitom yaaa, kredi kartını verseneee" dicek. Ben istersem 5000 lira kazanayım ayda, yine isterim kredi kartını. Çünkü hesabımı bilmiyorum. Ayrıca evlenince senin paran, benim param olmamalı. Benim gibiler cimrilerle evlenmesin!
   Gerektiğinde senin paralarını bile kocan kontrol etmeli. Onlar bu işleri doğuştan biliyor. Bütün ipleri onun eline vermek lazım. Eğer kontrol sendeyse ve hata yaparsan sürekli konuşur, o yaptığın hataları sürekli yüzüne vururlar. Bunun için onlara verin kontrolü. İşin içine sıçsalar bile toparlayabilme gücüne sahipler. Bazı şeyleri sırf konuşulmasın diye boş veriyoruz.
   Kızlar için koca gerçekten önemli. Kendi adıma söylüyorum; benim için kocam, süper kahraman, en yakın arkadaş. Kimseyle paylaşmadığını, yaşamadığını onunla yaşıyorsun. Gerçekten sığınacağın liman oluyor. Ben babama çok çok düşkünüm. Ama evlendikten sonra kocama düşkün olacağım. Bu babamı eskisi kadar sevmeyeceğim anlamına gelmiyor. Daha çok seveceğim belki. Sadece paylaştığım şeyler daha az olacak. Şimdiki gibi her çıkan pürüzde ona koşmalarım, her problemde onu aramalarım azalacak. O görevi kocam üstlenecek. Babalarımızı çok uğraştırıyoruz, onların omuzlarında koskocaman yükleriz kızlar olarak. Hepimiz onun omzundaki yükü hafifletmek için adımlar atıyoruz.
   Koca mevzusuna gelince. Hiçbir kız, çalışmayan ve tembel koca istemez. Çoğumuzun gözündeki koca profili belli. Takım elbiseli -genelde-, düzgün bir işi olan bir eş. Anlayışlı. Ne bileyim atıyorum çocuk yaptın, o adamdan bebeğin altını değiştirmesini beklersin. Ya da sen uyuduğunda onun kalkıp çocuğu uyutmasını, hafta sonları onu alıp parka vs götürmesini vs vs. Çocuk seven erkeklerin bir adım önde olmasının sebebi belli. Çocuk seven adam sorumluluk sahibidir. Bebeğin ağladığında çaresizlikten ağlarken o ne yapacağını bilen adamdır, gerektiğinde seninle beraber ağlayan, seninle beraber onu doktora götürendir. Bu adam o çocuğu öyle seviyorsa sen düşün seni nasıl seviyor. Ben "evlendikten birkaç sene sonra çocuk yaparım. Ne bileyim 3-5 yıl sonra filan" kafasında değilim. Kocan çocuk seviyorsa, inatla istiyorsa yaparsın. Senin kendi kararların yok mu, var. Ama onun çocuk istemesi seni daha çok sevdiği anlamına geliyor. Zaten sen bu zamanda adamı bulacan da evlencen, bi de 5 yıl bekle çocuk için. Oldu canım. İstersen çocuğunun sınıf arkadaşları sana nene desin. Bunlar önemli şeyler.
   Kocanın futbol düşkünlüğümü var, sen de düşkün ol. Onu oradan çıkarmak için uğraşma. Diyelim ki senin dizinin olduğu akşam maç var. İzleme kodumun dizisini. İnternet niye var? Hatta arkadaşlarını da çağır eve. Sen sevmiyorsan -ki sevmelisin- arkadaşlarının hanımlarıyla mutfakta dedikodu yap. Bırak izlesinler. Ya da çağırma arkadaşlarını, maç izlencek ortamı yarat, onunla beraber otur izle. Kendini vererek izle o maçı. Diyelim ki sen fenerbahçelisin, o galatasaraylı. Sana takımını değiştirmen konusunda baskı yapıyor. Eğer istiyorsan değiştir takımını. Yok arkadaş takımımı değiştirmem, ölümüne diyorsan küçük şebeklikler yapıp onu bu kararından vazgeçir. Mesela "yok aşkitom değiştirmicem ben takımımı. Değiştirirsem derbi sonrası tesellileri(!) nasıl yapçaz." deyin. Böyle şebeklikler. Bu konuda çok sertse ve sen takımını değiştirmek istemiyorsan, hiçbir şekilde maç esnasında, sonraki maç yorumlarında vs. laf etmeyeceksin. Ya da onun tuttuğu takımın başka bir takımla yaptığı maçta öbür takımın gollerine sevinmeyeceksin. Üzülüyor gibi görüneceksin. Takımına laf etmeyeceksin. Çünkü bu fanatiklerin gözü döner, çakar bi tane suratına. Yok canım, oradan "bana kim oluyor ki vuruyor" deme. Bazen hak ettiğini hepimiz biliyoruz.
Sırf azıcık dikkatini bana versin, benimle ilgilensin diye yapmadığın bok kalmıyor. Seni defalarca uyarmasına rağmen devam ediyorsan, kusura bakma bunu bir bayan olarak söylüyorum, o tokadı gerçekten hak ediyorsun.
   İyi evliliğin sırrı belli. Güler yüzlü ve şakacı bir insan olacak, sınırları iyi bileceksin. Kim demişse o sözü çok doğru söylemiş: "tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır." Tatlı dille güler yüzle istediğin her şeyi yaptırabilirsin. Bir konuya daha değinmek istiyorum. Lan erkek dediğin baskın olur lan. "Wöhöyt" diyebileceksin gereken yerde. Erkekler zeki kızları seviyor, kızlar onlardan daha zeki erkekleri seviyor. Mesela o kadar soru sorma karına. "Nereye gidelim, napalım, sen ne istersin, ne yicen?" Zıkkımın kökünü yicem. Belli yerlerde yediğin şeyler bellidir. Farklı bir yere gitsen bile yiyebileceğin şeyler bellidir. "Şuraya gideriz diye düşündüm, sana filtre kahve söylüyorum, sinemaya gideriz bugün." gibi şeylerle gelin bize. Bunu biri anlatmıştı bana; "etek giymiştim bigün, evden çıkmadan geldi eve. Eteği gördü. Sadece dönüp "hayatım üşümicek misin onunla" dedi. Gel de hayır de, bu adamı sevme." Feyz alın azıcık. Hayvan gibi "çıkar lan onu" dersen, ya siktirgit derim ya da çıkarırım bütün gece surat yaparım, burnundan fitil fitil getiririm. Bizi anlamak sizin elinizde. Uyanık olun. Bizi istediğiniz profile sokmakta elinizde, olduğumuz gibi sevmekte. Ama yine sınırlar yok değil. Kendim için söylüyorum mesela, ben kilolu bir insanım. 155-165 arasında bir yerlerde boyum var, (cidden boyumu tam bilmiyorum) ve dışarıdan bakınca bi 60 kilo rahat gösteriyorum. Kilosu olan hiçbir bayan onu kafaya takmamazlık etmez. Çok uğraşır vermek için, yapamaz ya da yanlış taktik uygular veremez, sinirlenir ağlar ve o sinirle çikolata yer. Sen gidip sevgiline, karına "azıcık kilo versen çok güzel olacak" deme. Sen ona "seni böyle seviyorum" dersen onun daha çok hoşuna gider ve daha çok dikkat eder kendine. ya da "saçlarını boyasana, perma yaptırsana" deme. Sen bunları söylersen "beni sevmiyor, kafasındaki karı haline getirmeye çalışıyor. Kim lan o karı? Eski sevgilisi filan mı acaba? Lan bu benden utanıyor." diye anlarız. Algı bu yönde çalışıyor bizde. Bütün bayanların kafasında hep boyatma fikri vardır, her zaman tazedir o fikir. Sana gelip "saçımı mı boyatsam acaba, hangi renk yapayım? Düzden çok sıkıldım üstüne perma yaptırayım mı?" derse o zaman söyle "aslında böyle çok güzelsin ama sen bilirsin yine. Mesela şöyle şöyle yap yapacaksan." Bunlar ufak noktalar. İki tarafta kırılmaz.
   Sen ona gereken saygıyı göster, o seni yüceltir. Hiç anlamasa bile işlerinden bahset. Sen pes oynamayı seviyorsan, onun sevdiği oyunu da al, onunla oyna. O da pes'i öğretmen için sana yalvaracaktır. Yenilecektir sana. Yenilse bile onu ödüllendir. Ne bileyim ona kahve yap, ona yemek ısmarla.
   Benim diyeceklerim bu kadar şimdilik. Çok bile dedim. Hadi AEO.

8 Şubat 2014 Cumartesi

Başlığı sen koy.

Böyle gecelerde o'nu özlüyorum.
İnsan, sarılmak istiyor. Öpmek, koklamak, sevmek ve daha çok sevişmek.. Parmaklarıyla keşfetmek bütün bedenini..
İnsan, aklını kaybetmek istiyor. Severken, özlerken deli gibi..
İnsan, beklemek istiyor. Kaç zaman geçeceğini bilmeden, karşılıksız..
İnsan, ağlamak istiyor. Belki o'na sarılmak, güvende hissetmek..
Belki de sadece koşmak.. Koşmak ona doğru, soyunmak, üşümek.
Evet.. Böyle gecelerde o'nu gerçekten özlüyorum.
Bekliyorum umutsuzca telefonunu. Belki bir gülücük..
O; sigara gibi, şarap gibi. Bazen rakı gibi. Beni uyuşturan, beynimi bulandıran ve sebepsiz gülmelerimin sebebi.
O'nsuz günlerim zamansız. Beni ilk öptüğü yerde, hala zaman duruyor, her geçişimde.
Böyle gecelerde özlüyorum..
Belki iki kelam edişini, belki de bana kızmalarını. Uslandırmaya çalışmalarını..
Anlatmasını.. O anlatırken, hiçbir şey duymuyorum. Sadece o ve sesi var. Kelimeler yok, insanlar yok, mesafeler yok. Sadece o ve sesi.
Belki yüzünü özledim. Bu gece de yüzüne dokunmak isteyip özlemi en derinde yaşıyorum. Sakallarına dokunmayı özledim. Parmaklarımın her hareketinde çıkan sesi, parmaklarıma sakallarının batışını özledim o'nun.
Beni uyutmasını özledim. O olmadan, uyuyamıyorum. Anlatamıyorum kendimi, yıkılmıyor duvarlarım. Kabuslar görüyorum. Hemen uyanıyorum ter içinde. O olsaydı şimdi, kabus görmezdim. Görseydim bile terimi silerdi, üstümü değiştirirdi. Belki de bir bardak su getirirdi. Belki de ben bir bardak suyu özledim. O benim suyumdu.
Her gün kırılıyorum o yokken. Korunmasızım. Terkedilmiş, üşümüş küçük kuş. Aç. En önemlisi sevgisiz, aşksız. Aşk olmadan atmaz ki bu küçük kalp. Şanssızlığımla baş başa bırakma beni.
Böyle gecelerde değil sadece, her gece özlüyorum seni.
Şarkı çalıyor bazen, seni düşünürken. Doluyor gözlerim. Akacak. Boğazımda bir şeyler düğümleniyor. Acı çekiyorum. Başım ağrıyor. Seni özledim..
Gel.


5 Şubat 2014 Çarşamba

Yaşlı

  Küçüklüğümden beri itinayla düşündüğüm nacizane şeylerden biri de teyze, hala vs muhabbetlerdir. Benden çok güzel yenge olur, çok fena dedikodu yaparım. Hala da olur. Çünkü halada şey var, böyle biraz ciddilik, despotluk. Ben yeğenlerime yüz vereceğimi hiç düşünmüyorum. Zaten sevgimi belli etmede baya bir zorluk çekiyorum, tam halayım. Aranızda çok sevimli halalar vardır, ama ben olmam arkadaş.. Hele teyze.. Evlerden ırak. Teyze anne kokar, annenin gösterdiği sevginin aynısını gösterir teyzeler eğer kız kardeşlerini seviyorlarsa. Al teyzeyi karşına, otur geyik yap. O yüzden benden teyze hiiiç olmaz. Kendi içimde de çok çelişkideyim arkadaşlar. Yenge ve teyze lafından nefret ediyorum, sadece yengelik ve halalık yaparım diyorum. Teyzeliğe karşı değilim, dünya tatlısı bir teyzem var çok şükür ama küçüklükten tramva oluştu bende, teyze lafına uyuzum.

  Beni hep büyük sanarlardı. 16 yaşındayım, kuzenimi aldım İstanbul'a gidiyoruz. Biz eve girene kadar kaç kişi bana gelip "maşallah annesi, ne kadar güzel kızın var." dedi. İlk oradan bir uyuzluğum başladı. Gerizekalı hareketler yapsam bile o "yaşlı" konumundan çıkamıyorum. En küçük kardeşim 8 yaşında, Allah belamı versin geçen sene okul gezisine gidecekti, veli olarak ben gittim. O bütün küçük arkadaşları bana teyze dedi bütün gün. Yanında annesi&babası olmasa, ağzına sokacam teyzeyi görecek, annesi babası var. "eheheheh tatlı şey yaa." deyip geçmek zorunda kalıyorsun. Küçükken mahallede bana abla diyen yaşıtlarım vardı, dövdüm onları arkadaşlar. Bildiğiniz dövdüm, şahitlerim var.
  Geçenlerde kuzenimin evindeyim, hocası geldi ders vermek için. Kahvesini yaptım adamın, götürdüm. Afiyet olsun dedim, arkamı tam döndüm "Siz teyzesi oluyorsunuz galiba :)))" dedi öğretmen beyciğimiz.. Nasıl bir U dönüşü yaptım bilmiyorum. Adama gülüyorum, ama dişlerimin arasından uçup gidiyor kelimeler. Teyze anandır, pezevenkk yaaaa :(( gibi bir sürü saydırıp, "yok ben kuzeniyim, 1 yaş büyüğüm ondan" deyip odadan hızlı bir çıkış yaptım.
  Ben 2 sene önce bi dernekteydim. O derneğin kurucusu bey amcanın küçük marketi var. Dün oradan geçerken bi uğrayayım dedim. Adamla ettiğimiz sohbeti yazıyorum size..
"Aaa hocam merhabalar, nasılsınız?"
"İyiyim hanım kızım siz nasılsınız?"
"İyi ya çoşükür uğraşıyorum, tatile geldim."
"Nerdeydiniz siz?"
"Çanakkale"
"Aaa öğretim görevlisi olarak başladınız mı?"
"Yok hocam ne öğretim görevlisi."
"A evlendin mi yoksa?"
"Yok hocam okuyorum."
"Son senen di mi?"
"Hayır, neyse hocam minibüs geldi ben gideyim, hoşça kalın."
Bakar mısınız adama? Yemin ediyorum orta yaş bunalımına girdim ben. Menepoza filan giricem yakında. Zaten beni kesen insanların yaşları 30+ Bahtsız bir insanım ben. 68 yaşında sapığım vardı ya. Arkadaşlar ben daha 19 yaşında bebeyim ya.
  2 gün önce her zaman olduğu gibi okey oynuyorum facebook'ta, bi adamla saatlerce eşli oynadık, para filan kazandık. E haliyle muhabbet ediyorsun aşşada. Benim 2 adım var. Bana ne yazdı biliyor musunuz? "Yazan 2 isim çocuklarınızın adı mı?"
"Ananın amı" diyemedim, ceza alma pahasına çıktım oyundan. Böyle bir şey olamaz. Daha neler neler. Bunlar sadece aklıma gelenler yani. Her yerde beni böyle anne sanmalar, benden büyük insanlar tarafından abla yerine konmak.. Bende takıntı denen bi'şey yoktu, ha bu ipneler yüzünden çok takıntılı bir insan haline geldim. "Ay oramda çatlak mı oluşmuş, yaaa baksana kaşımı çatmaktan çizgi oluşmuş kaşımda, ya iğrenççççç, o salonda cilt bakımını kaç paraya yapıyorlar?" gibi gibi..
  Bütün paramı göz kırpmadan bakım malzemelerine verebiliyorum yani. Olmaz demeyin, oluyor. Kafa öyle bir değişmiş ki. Bugün bi abla pazardan alışveriş yapmış bi ton, -Allah daha da versin- ama ablada 50 cm saç varsa, 30 cm beyaz dip! Önünü kesip, 2 kilo kereviz alacağına gidip toptancıdan boya alsaydın ya diyecektim. Toptan satış yerlerinde boyalar 3 liraya satılıyor. Boya boyadır. O pahalı boyalardan farkı her bi bokunu sen hazırlıyorsun. renk aynı renk yani.
  Ay benim meselelerim de böyle, bu halde. Zaten evde kaldım...

30 Ocak 2014 Perşembe

Boku çıkmış şarkılar pop21

  Yaz gelir ve bütün popçular, popçularımız sidik yarışına girer. Hepsi arka arkaya patlatır albümleri, singılları. Eyvallah ona laf yok. Bütün yaz çok geniş bir repertuvar beachlerimizi şenlendiriyor. Kış geliyor sonra, beachlerimizi dalgalar ham yaparken..
  Bütün yaz o şarkıları dinliyoruz, hepsini ezbere biliyoruz. Kış geliyor, o şarkıları ısıtıp ısıtıp önümüze koymayın ya. Ayrıca bir albümde 10'dan fazla şarkı oluyor. Neden sadece kliplenenleri dinletiyorsunuz. Allah belamı versin Murat Dalkılıç-Neyleyim İstanbul'u şarkısını 2 yaz önce dinliyordum, yeni çalmaya başlıyor radyolar, müzik kanalları Klip çekilmiyor diye piç mi o şarkılar? Komşu çocuğu mu onlar? Şu sıra artık "ööö" dedirten 21 şarkı sizlerle efenim.(iyisinden ö'süne sırasıyla)

21- Demet Akalın-Bütün albüm.
Sizce de yeter değil mi artık ya? Tamam arada coşmak için iyi gidiyor ama cidden ö geldi artık. Türkandır, sepettir, giderli şarkısıdır.. abbov valla atıcam kendimi. Buradan bütün mekan çalışanlarına sesleniyorum çalmayın artık Demet Akalın. Yeni albümü çıkarsın, sike sike dinlicez zaten. Lütfen yeterin artık.

20- Berkay-İzmirli
Ya arkadaşlar şarkı çıktı çıkalı her hafta izmirle alakalı TT yaptınız. Yok o zilli, yok bi o yana bi bu yana sallanıyor, yok İzmir'in nüfusu 5 milyon Facebook'ta İzmirli kız sayısı 17 milyon falan. Size de İzmir'e de şimdi he. İzmirli şeyler yazıp sonuna bu şarkıyı kondurmayın. Şarkı avcıları onları şarkı sanıp atlıyor, beyin sikertmesi geçirip ölüyorlar sonra. :(

19- Sıla-Oluruna Bırak
Tamam Sıla'ya bayılıyoruz hepimiz. Bütün şarkıları çok iyi, yorumu da. Ama buna da yeter artık. Ne olurmuş arkadaş bu. Aylardır bırak bırak bitmedi. Sevgilisinden ayrılan bütün kızların tivitlerini, tumblr sayfalarını süslüyor. Daha önceden oluruna bırakmayıp, bu şarkıyı dinleyerek oluruna bırakacağınızı sanıyorsanız kusura bakmayın ama başını alırsınız.

18- Emre Aydın-Eyvah
Bu ne zaman çıktı bilmiyorum ama kusturdu beni. Eyvah eyvah filmini çok çok severim, hatta 3. çıkıyor yakında ama bu şarkı yüzünden eyvah sözüne tahammülüm kalmadı. TDK'ya dilekçe yazıp bütün lügattan kaldırtmayı bile düşünüyorum.

17- Sertap Erener- Koparılan Çiçekler&İyileşiyorum
aaaaayyh. Hele bu ikisi.. Koparılan çiçeklerin akustiği ayrı bi iğrenç zaten, orjinali de baydı. Lan o şarkı çıkalı 4 yıl oldu! Hala ne diye dinliyorsunuz? Ömür boyu dinlenecek şarkıların kenarından, köşesinden geçemez bu şarkı. Gelelim İyileşiyorum'a. Hala seven biri varsa çıksın ortaya alnından öpücem onu. Şiirden soğudum, Sertap'tan ayrı bir soğudum. İlk çıktığından beri beğenmiyordum, hala beğenmiyorum. Sıktı kısacası sürekli duymakta. Kim çift kişilik yatağa geçse, direk bu şarkıyı söyleyip "bak kanki çapraz yatıyorum yatakta meheheheh" diye çirkinleşiyor. Anlatabildim?

16- Gülşen- Seyre Dursun Aşk
Bu ayrı bir dünya zaten. Modasının geçmiş olması gereken bir şarkı bu. Klibini de anlayamıyorum bir türlü. Şarkının adında keramet yok zaten. Seyre dursun aşk diye şarkı adı mı olurmuş? Ne kadar ayıp ya. Adına bakıyorsun sublinimal, klibe bakıyorsun aksiyon filmi gibi ama bir anlam çıkmıyor. İnsan o şarkı adının altında açık saçık bir şeyler beklerken yine sublinimali dayıyor. Şarkı şarkı değil, beyin jimnastiği sanki. Dinlemeyin, dinletmeyin. Hala bazı listelerde geziyor.

15- Mabel Matiz-Zor Değil
Bu şarkıdan soğumamın tek nedeni antimabeller. Önüne gelen burnunu kapatıp zor değiiiilllll diye çığırınınca el mahkum şarkıdan soğuyorsun. Bi de Mabel'in o kadar güzel şarkıları varken zor değil de ısrar etmek neden? Örneğin; Yaşım Çocuk, Morinin Meyhanesi, Matiz'in Şarkısı.. Yapmayın. Söylemeyin artık o şarkıyı. Yavaşça elinizden bırakın, zor değil..

14- Gece Yolcuları- Meyhaneler
Ay ben bu şarkıdan da bıktım. Zamanında sevişmek 1 dakika şarkısı da beynimizde tepinmişti. Şarkı güzel, ama çok duyduk. Biriyle çok fazla zaman geçirince ondan gıcık almaya başlıyorsun, her şeyi batıyor ya, o misal.

13-Ferhat Göçer- Git
Bu ayrı bir dünya zaten. Bence Ferhat Göçer'in en iyi, en mükemmel şarkısı. Lakin bu şarkı da öbürleri gibi kulak sikti artık. Hadi ben gittim diyorsun başlıyorlar "giit, hevesimi al gel." senin hevesinin amk ben. Yapmayın arkadaşlar. Bu şarkıları böyle hayatımızın her yerine sokmayalım. Azıcık mesafeli dursak olur mu?

12- Emre kaya-İlizyon
Bu şarkıyı öyle çok duymuyorum. Ama sizce de kulak tırmalamıyor mu biraz? Geçen yapıştırmıştım tespiti. Öyle haykırıyor ki anlıyorsun, burnundaki et, 1 kilo dolmalık kuşbaşı. Cidden dinleyin göreceksiniz. Ben kendime iyilik yapıp dinlemiyorum. Duyduğum an hıııııyyyy olduğumdan..

11- Kolpa-Ölünmüyor Mutsuzluktan
Gayet realist bir şarkı olmuş bu. İlk zamanla zevkle, şevkle söyledim, dinledim. Ama gına geldi. Ölünmüyor mutsuzluktaannn. Biz realist ve sevgiliden, aşktan, çikolata hariç her zevkten yoksun insanlar senelerdir mutsuz insanlara söylüyorduk bunu. Şimdi söyleyince "ay dur o şarkıyı açimm" oluyorlar. Bizim tek suçumuz bu lafı gidip noterden onaylatmadık. Tek sıkıntı bu. Hırsız kolpa.

10-Gökhan Özen- Ne Fark Eder&Budala
İnleyen bu nağmelerden siz sıkılmadınız mı? Sizde buşarkıdansıkalmayanmallardanmısınız? Daha da bi'şey demem.

9-Ziynet Sali-Gelemiyorum Yanına
Böyle bir şarkı o-la-maz arkadaşlar! Yaşlanınca, hasta olunur diye bir bölümü de var. Ne biçim söz lan bu? Bu şarkıdan sıkılmadım, dinlemedim çünkü. Tahammülüm yok. Yaşlanınca hasta olunur nedir ya. Burada bildiğin "hayatım bak benim yaşım geçiyo, napçaksak yapalım, sonra halim kalmicak" denmiş. Ayıp lan ayıp. Büyüklere saygı biraz.

8-Ömür Gedik-Radyoda
Allaahh belasını versin bunun gibi şarkının. Bedduayı da böyle içten ettim, Allahım sen ver belayı. Bu şarkıyı seveni, listesine koyanı, ezbere bileni, alayını depsinler. Zaten bu saydıklarımdansan koşarak git buradan. Şarkı zevkinin ağzına tükürsünler senin. Radyodaaaaaaa. Bi de çalmıyorlar mı o radyolarda.. Iy.

7-Model-Ağlamam Zaman Aldı
Gerçekten sana da ö yani artık. En az pembe mezarlık kadar ö. Ağzımıza sıçtınız ya. Cidden.

6-Atiye- Ya Habibi
İğğ-renç. Tek kelimeyle. Eylenceli filan ama yok olmamış. İyi ki bir ton dil biliyon atiye. Az ekmeğini yemedin arapçanın da. Bi taytların, bi saçma şarkıların. He atiye he He Habibi he. Habibi=Canımın içi. Canına da tükürmek istiyorum. Canımın içi kelimesine de sayelerinde katlanamıyorum artık. Şarkı denen şey kalmadı piyasada birkaç kişinin yaptıkları hariç. Bok ye.

5-Bengü-Saygımdan
Akının ben amk. Ona geliyor bu şarkı, biliyoruz. Allah belanı versin Akın. Evlencez deyip deyip ayrıldın, Allah senin evine de ateşler salsın. Delikanlıydın bir zamanlar, artık sadece gerizekalısın. Şarkını da al git, yoksa ben kafayı yicem, saygı maygı kalmıcak bende. Göt Akın.

4-Duman-Yürek
Bekledik bekledik yeni albüm çıksın artık diyerekten, geçte olsa kırmadı girdi yürekten. İlk başlarda aşık oldum cidden şarkıya. İleride dinlenebilecek şarkıların arasında ama azıcık mola isticem ben. Her yerde karşıma çıkıyor ve ben bu şarkıya da uyuz olmaya başladım. Yüreğim soldu.

3-Gripin-Aşk Nereden Nereye
Bu şarkı beni yazın çok ağlatmakla beraber, bolca yazı yazdırmıştır. Yazda kalmalı ama artık. Sıçma hissi uyandırıyor bende duyduğumda. Aşk ekimden, kasıma kadar.

2-Betül Demir- Helalleşemedik
Ben hayatımda böyle saçma şarkı görmedim. Canı sıkılmış karalamış bi'şeyler. Bu kadar. Onun dışında bi şeyime benzemiyor şarkı. Bu dünyada helalleşemedik, orda halleşiriz. Söyleyişteki anlam şu "siktirip gittin, numaranı değiştirmiş, 118lere kapatmışsın, evinden taşınmışsın. Çok aradım seni bulamadım. Kesin evlendin, ahirette seni görünce sikecem oğlum. Dayımlara, abimlere de söyledim. Aile boyu giricez sana."

1-Bora Duran-İnsan
En nefret ettiğim, en ö şarkı bu işte bu. Bitkiciyim zaten ama içimdeki azıcık insan sevgisini de öldürdü bu. O kadar çok inleyerek insan diyor ki, bir kelimeyi arka arkaya on defa söylediğinde ne anlama geldiğini unutup beyin amcıklaması geçiriyorsun ya, o şekil kendimi kaybediyorum. Nasıl ki kedi sesine tahammül edemiyorum kanım çekiliyor, bu şarkıda böyle. Nefffret ettim insanlardan nefrett. Bora Duran'ı da bir daha dinlemeyi düşünmüyorum güzel melodili şarkı yapmadıkça.


  Benim ö şarkılar pop21 listem buydu. Şarkıcılarla değil, şarkılarla problemim var. Siz hala zevkle dinliyor olabilirsiniz tabii ki. Ama Ömür Gedik dinleyen varsa gerçekten buradan gitsin

  Şuan en iyi giden Mehmet Erdem arkadaşlar. Sıkılmıyorsun şarkılarından. Ha bi de Oğuzhan Koç. Kış mevsiminde albüm yapanların gözünü seveyim ben be!

17 Ocak 2014 Cuma

Sen yanmakta olan kokulu mumdun. O kadar çekiciydin ki. Uzaktan uzaktan izliyordum. Yanına yaklaşamıyordum. Eriyecektim çünkü senden. Ateşinden. Plastik gibiydim, senin yanında. Ateşinden delicesine kaçarken, yaklaşmak isteyen plastik. İlla yenilecektim. Yenilgiyi kabullenip yaklaşmıştım sana. Sonu yoktu. Ya da vardı. Ben eriyecektim, sense yanmaya, çekici gelmeye devam edecektin. Yaklaştım sana. Önce sağa sola savrulup küçülmeye başladım. Sonra erimeye başladım. Sana karıştım. Bembeyazdın sen. Söndüreceklerdi seni güneş çıkınca. Kuruyacaktın. O bembeyazlığın içinde karartı olacaktım ben. Hep seninleydim. Karartı bile olsam, güzelliğini de bozsam, içindeydim işte. Sen her küllerinden doğduğunda tekrar tekrar karışacaktım sana. Bu böyle sürüp gidecekti sen toprağa karışıncaya kadar. Benden çok yaşayacak, benden erken kaybolacaktın. Ama unutmayacaktın, sensiz ne bir anlam ifade ediyordum, ne de sen varken bir yerim vardı. Karartıydım sana, kara lekeydim sadece, uzaktan sevip ölmeyi göze alan. 

5 Ocak 2014 Pazar

utanıyorum.

sizin için ne anlam ifade ediyor bilmiyorum ama ben insan içinde neredeyse hiçbir şey yapamıyorum. Hele uyumak, hele o yemeği yemek.. Zaten sunum yapmayı söylemiyorum bile. Aslında olay basit. Utanma duygusu. Biraz abartılı utanma ve elalem ne der baskısı var bende de. Yalan söyleme oradan bende hiç yok diye, kendini kandırırsın. Elalem ne der olayına çok takılmayabilirsin. Ama hiç utanmam deme, arsız olursun. Şahsen ben böyle düşünüyorum. Elle yenen yemekler var, yok diil. Ama bokunu çıkarıp "ben rahat insanım yeeea" gevşekliğini yapmayın. Gerçekten hoş değil. Tamam balığın kılçığını ayırırsın elinle ona laf yok. Ama ağzına kaçmış kılçığı ağzın doluyken elinle çıkarma gözünü seveyim ya. Cimrilik etme al peçeteyi bütün ağzındakini kibarca çıkar. O kadar balık eti, ekmek, roka vs arasından o kılçığı çıkarcam diye kendini parçalıyorsun. O kadar uğraşıyorsun o kılçık batıyor boğazına gözlerin doluyor üstüne. Ne gerek var yani? Ha bi de şeyler var, insan içinde çekinmeden uyuyan insanlar. Abi benim ödüm kopuyor kıçım açılır, yanlışlıkla yellenirim, ağzımdan su mu akar diye. Zaten uyurken konuşuyorum. Yetmezmiş gibi dişlerimi gıcırdatıyorum. Hoş mu? İnsan içinde rahat rahat uyuyan adam çok yüksek ihtimalle horlayan adamdır zaten. Tövbeler olsun bir gün kütüphanede sabahlayayım dedim. Sabahlamaz olaydım. Herkes uyumaya gelmiş oraya. Sabaha karşı arkadaşlarım uyudu bende keşif yapayım dedim. Bir abimiz uyumuş koridordaki masada. Abimiz 120 kilo var. 3 sandalyeyi birleştirmiş, binbir gece masallarına dalıvermiş o güzelliğiyle. Yanına yaklaştım bende usulca. Çünkü öyle bir horluyor ki, 2.kattayız -1'e horlama sesi gidiyor. Abinin kıçı açılmış. Zaten abi kuyruk sokumu kıllarını bir gül edasıyla tehlikelerden korusun diye görevlendirmiş. Bana ilk selamı dikenleri(!) verdi. Dahada yaklaştım ağzının kenarından sızan suları gördüm. Ağız ağız olmaktan çıkmış, Keban olmuş. Allah kimseyi o duruma düşürmesin. İnsansın olur mu olur. Abi osurmadı ama allahtan. Benim için trajikomik bir anı olarak kaldı bu. Feyz aldım ondan uyumuyorum oda dışındaki bir yerde. Bazen sınıfta ders dinlerken kafa kayıyor. Ondada bilinç açık kalıyor. Yellenmiyorsun, kıçında yanındaki arkadaşın sayesinde açılmıyor. Sadece ağzından akan minik asitli dna parçacıklarına engel olamıyorsun maalesef. Burnunda et olan arkadaşlar aldırsın onları. Yoksa ömürlerinin sonuna kadar o su akacak o ağızdan.
Kamil Koçtan bildiriyorum. Çok uykum var. Allah tedirginliklerin belasını versin. Hele de yan tarafta her hareketini itina ile izleyen Abazalar varken..