29 Kasım 2014 Cumartesi

Şeref yoksunu

Yine arada boşluk bıraktım ve yazmayı gerçekten özledim. Aslında yazmadığım her gün için ayrı malzemelerim vardı, zamanım yoktu hiç. Sınıfta kalmanın o ince çizgisindeyim ve az kaldı, girecek bana. Şu zamana kadar hiçbir sorumluluğum olmadı, ne ilişki ne çalışma ne de başka bir şey. E şimdi ev var, okulumu bitirmek zorundayım.. Yıllardır almadığım sorunlulukları üstlenmem gerektiğinin geçen yıl farkına vardım ve emin olun kılımı kıpırdatmadım. Şimdi bakıyorum da, boş geçirmişim o kadar yılı. İstediğim kadar güzel an geçireyim, insanlık için tek bir şey yapmamışım. Kendim için de pek bir şey yaptığım söylenemez.
Her neyse ben size yine seksi olmayan topuzumla yazıyorum. Ağzına sıçtığımın saçı bir türlü seksi olmuyor ya. Boşu boşuna o kadar sarıya boyadım. Boyattığımdan beride bir kere olsun föne gitmedim. Niye, çünkü evde depresif takıldım, uğraşamam dedim, ona para verceğime içerim lan dedim.Bu halimden kurtulacağım derken, yine birileri içine sıçtı tabiki. Sınavlarım kötü geçmiş, şükürler olsun ki bıyığım çıkmamış, günde 2 film izliyorum, saçlarım desen gitara vurmuşlar, parasızlıktan mahvolmuşum, evde bi kahve yapanım yok, arkadaşlıklarım iyi gitmiyor, ve tabi ki sevgilim yok. 
Bizim kızlarla otururken birini gördüm facebookta. Çocuğa yazın ayıp etmiştim dedim bari hazır azıcık insana benzemiş yazayım şuna. Yeni müzik grubu falan kurmuş gerizekalı arkadaşlarıyla. Neyse inanılmaz soğuk, buz gibi bir sohbet. Bana alttan alttan laf sokuyor filan. Köpeğe bak kendini ne sanıyorsa. Benden telefon numaramı istemişti, görüldü yapıp cevap vermemiştim, ayıptır dedik naber yazdık. Bu havalarda tabi iki dakikada götü kalktı paşamın. Verdiğin kiloları napayım lan ben, bana mı verdin sanki? Müzik grubun var da bana mı çalıyorsun? 
Yaşımı sordu, söyledim bana diyor ki "oo abin olmuşum" lan yarrak kafalı topu topu benden 2 yaş büyüksün neyin sidik yarıştırması bu? Bende "ahahahah aynen ya saçlarına aklar düşmüş evlenecek yaşa gelmişsin" dedim cevap veremedi. Vel hasılı kelam sonraki gün sabah bana demiş ki günaydın. Gel de sikme bunu. Nefret ediyorum, inatla herkes diyor günaydın. Bende bozmadım günaydın yazdım. Biraz sohbet muhabbet derken "bugün bişeyler içebiliriz bence" dedi. "olabilir" dedim. Dedim ama gitmicem yani, dün aptal aptal konuşmuş sonra ki gün atlıcam mı hemen, ki gram etkilenmedim çocuktan, sempati desen yok, karizma yok, zeka hiiç yok. En sevmediğim erkek tipi yani. Bu bana birkaç saat sonra yazdı yine facebooktan "napıyorsun" diye. Çocuğa diyorum ki "sınava giriyorum şimdi" diyor ki "bende hiç uyuyamadım" 
Yarak kafalı bak bakayım benim sikimde mi senin uyuyup uyumaman? Sınav çıkışı yazdım niye diye, demiş ki "üst kattaki sevgililer yüzünden"
Hmm, bu baya düşündürücü. "kıyamam yha üzlme gn glr snde uytmzsn cnm yaa .s" deseydim keşke o sırada, kurulu olan çadırıyla rezil kepaze olsaydı milletin içinde. Cevap vermedim, hem ne yazacağımı bilemedim, hem zaten ilk buluşmalarda problemli biriyim, bende uyandırdığı izlenime bakın, azgın köpek. 
Sonraki sabah bana yazmış "takmadın" seni ben sikime takmam lan. Anca kordondaki faytonların atlarınkine takarım seni ibret-i alem diye dolaşırsın kordonda. "Yazacak bir şey bulamadım" dedim. 
"Görüşecektik dün farkındaysan"
"Evet farkındayım"
"E niye yazmadın."
"Bana yer ve zaman söylemedin ki" İnanılmaz salak yapıyorum. O kadar salağa yatıyorum ki bir daha kalkmıyorum yani. 
"Bugün sahne var, gel takılalım"
"Sınavım var. Sonraki gün kahve içeriz."
"Peki tamam, instagramın var mı?"
Yok anasını sikeyim. Bu zamanda instagramı olmayan adam mı kaldı yarrak. Bilmiyorum sanki niyetini, kilitli diye salak yapıyor bana aklınca. Neyse kabul et dedi vs o konu öylece kapandı.
Kahve içeceğimiz gün bugündü. Sabah kalktığımda ev arkadaşım gidicen mi dedi, yok dedim. Hepinizde oluyor mu bilmiyorum da böyle yazışırken bile koyduğu virgülden niyetini anlayabiliyorum karşı tarafın ve gerçekten bu sümsük bende güzel bir izlenim yaratmadı.  
Bana az önce yazmış yine "dershaneden geldim, yorgunluktan ölüyorum, bize gel film izleyelim"
Vööööyk? Bu ne samimiyet, bu ne kendini bilmezlik. Keşke numarasını alsaydım da şuraya yazıverirdim yemin ediyorum. Aptalla daha normal muhabbetimiz çok olmamış bize gel film izleyelim diyor. Hmm pki dşndrdü açkçsı şrfsz. 

17 Kasım 2014 Pazartesi

Şişman

Merhabalar size sayın şişmanseverler. Seksi olmayan topuzumla yazıyorum yine.
Bugünkü konum yine şişmanlarla alakalı. Yiyip yiyip sıçamamak deyimini açıklayacağım sizlere, sonra da hop biyokimya çalışacağım. Ay öyle bir konuşma tarzına sahibiz ki, "çalışacağım" dediğimde sanki o vine fenomeni Mustafa Kelaml Olgun arkadan çıkıp, "pazar pazar kastın ha." diyecek. Aslında doğrusunu yazdım ama garip geldi, her zaman ki gibi.
Tekrardan alalım, sokak ağzıyla; sizlere bugün yiyip yiyip sıçamamak deyimini açıklayacam, açıklıycam, sonra hep beraber birbirimizi gıdıklayacaz.
Bi kere konumuza gelmeden bi'şey dimek istiyorum, şişmanlar üşümez yargınızı bi yıkın amk. Nasıl üşümüyo şişmanlar. Ayı postu mu var amk, bütün her yeri yağ kaplı mı? Orospu çocuğu, bazı yerlerde var yağ, geri kalan yer illa ki üşüyo. Ayı mı bu, balina mı üşümesin. Sen üşü, karlar içinde çıblak kal inşallah. Şişmanlar rüzgarda uçmaz. Çünkü sen uçurtmasın, rüzgar çıktı mı uçuyorsun, şişmanlar yeryüzünde kalıp seni izliyo, bu mudur mantık? Senin mantığına sokayım ben.
Tamam şişmanlar geyikli tayt giymesin. Gerile gerile o geyik gergadan oluyo, ama her şeye de karışmayın be kardeşim, ne giyelim? Onu giymesin, şunu yapmasın. Çıblak çıblak dolaşalım anadan doğma, koşalım oradan oraya onu mu istiyorsun?
Hele o şişmanların orasına burasına vurup "eheheheh turp gibi ya, maşşalla, hiçbişey olmaz buna, aslan bu aslan, koç." demeniz yok mu. Hepinizi sikesim geliyo. Hastalıktan geberdiğimizin farkında bile değilsiniz.
Haydi şişmanlar el ele verelim, şişmanları koruma ve yaşatma derneği kuralım. Maskotumuzda mişlen lastik adamı olsun. Dış görünüş açısından az biraz benzerlik gösteriyoruz sonuçta. Sloganda nolsun, "boğumlarını al da gel, kurbanın olam"
Asıl konumuza gelelim şimdi. Şişmanlara uzaktan bakıp "ahaahhahah aga bak, yemiş yemiş sıçamamış" dediğinizi duyar gibiyim. O gülmekten yayılmış ağzına öyle bir sıçarım ki, size uzaktan bakanlar "aga bak ahahahahahha direk bok yemiş" der. Pezevenge bak. O sözün gerçek anlamının yaşattığı problem yüzünden o haldeyiz zaten.
Şişmanlık az biraz kalıtımla alakalı olsa da genel olarak metabolik faaliyelerden kaynaklanan bir problem. Tabi şişmanlarında o kadar yememesi gerekiyor orası ayrı, ama insanların sağlık problemleriyle taşak geçmek hakikatten iğrenç bi'şey. Allah size kabızlık yaşatmamış ondan böylesiniz siz. 3 gün sıçmayın bakayım noluyo. O olmayan göbeğiniz nasıl çıkıyo ortaya. Sen düşün ki, şişmanın mide kafası kadar, bi de sıçamıyo, na böyle göbek olur o. İçine de çekemezsin.
3 gün yiyip yiyip sıçamama durumunda görünen semptomları yazayım ben size.
-Açlık
-Ayağa kalktığında anüsünde oluşan gerginlik ve bi dünya görünen göbek
-Oturduğunda kıçından sokulmuş, akciğerinden geçerek, ağzından çıkmaya çalışan kazık ağrısı
-Tuvalette hamam teri dökmek ve akabinde gerçekleşen bacak felci
-Anüste batma
-Sıçamadan çıktığın tuvalet ve girdiğine oranla artmış karın ağrısı.
-Kapanış
Napıyoruz bizde, alıyoruz mis gibi kayısı çayı, kiraz sapı, mısır püskülü sigarayla içiyoruz ki bokumuz gelsin, sıçalım. Bokumuz her zaman geliyo ama çıkış yapamıyor anladın mı.
Oradan geliyor yiyip yiyip sıçamamış deyimi, bilmeyenler varsa bilenlerden öğrensinler dedim.
Bir anekdot daha gireyim; ay o çaylar soğuyunca bekliyorsun ki, soğuk kahve gibi şılop diye aksın gitsin. Yok anam öyle böyle değil, iğrenç bir tat. "Kayısılı ays ti olur eheheheh alma kanka soğuk da içerim" deme o çaya, yarrak gibi oluyor tadı.
Şşşş şişmanlar, şeker kullanmıyorsunuz umarım? Şekerli içeceksen, git kola iç daha iyi aq, daha da kabız ol tamam mı.
Neysem arkadaşlar, ben gideyimde azıcık aminoasit filan çalışayım. Sonra gelip sizlerle bilimsel şeyler paylaşırım.
NOT: 50 kilonun altındakiler bu yazıyı okumasın, hatta yaşamasın. Sizin yaşamaya hakkınız yok, insan mısınız lan.

15 Kasım 2014 Cumartesi

Kulak

İyi geceler canım, umarım iyisindir. Mektubuma başlamadan önce, kalbin kadar temiz bu sayfayı bana ayırdığın için teşekkür ederim. Seni seveni sende sev.
Bugün sizlere kulaklardan bahsetmek istiyorum. Anam tamam kalıtımla alakalı bir problem olabilir, ama ya gerçekten bari fotoğraflarını doğru açıdan çek. Adam bir fotoğraf çekmiş, güneşi almış arkasına, kulaklar şeffaf, pembemsi, bizleri selamlıyor. Neden dalga geçiyorum çünkü kendiyle barışmasını istiyorum. Kulakların kepçe olabilir, ama onları öyle seveceksin. Kimse kulağın kepçe diye kulaklarından çekmicek senin. Arkadaşlar, her yerlerimizi sevelim lütfen. Nedendir yani, en düzgününün bile beğenmediği bi tarafları var. Bende beğenmiyorum açıkçası bir taraflarımı. Ay bunu aşmayı bilen varsa anlatabilir mi? Meditasyonlar mı yapmadım, yoga yapmaya çalışırken bacağıma kramplar mı girmedi, beğenmediğim yerlerle konuşmaya mı çalışmadım neler neler. Yok anam, olmayınca olmuyor. Ama gerçekten ben göbeğimle baya barışmıştım. O kadar barışmıştım ki ona ad verdim, bebeğimmiş gibi davrandım, dondurmalar mı yedirmedim, gece gece yemekler mi yemedim, nutella mı bitirmedim.. Sonra bi çatlak çıktı göbekte, o gün bugündür amk o göbeğin. Çocuğum değil artık, onu taşıyacağıma, bok taşıyaydım daha iyiydi. Orospu çocuğu tamam barıştık, o kadar büyü mü dedik. Sikik bilmiyo sanki doğamayacağını. Sandı ki birkaç ay sonra onu doğurcam. Büyüdü de büyüdü.
Boyum da öyle mesela. Yıllarca kısayım kısayım diye ağladım durdum. Boyumla da barıştım. onunla da bir mediteyşın seyansımızda karşılıklı oturduk tavla neyim attık. Amk ya, barışmayın bi yerinizle, millet giyiyo kışın uzun uzun çizmeler, biz giysek o bacak boyuyla, dize kadar bot, üstte tabi ki uzun, götü kapatacak boyda mont, 10-15 cm'lik yer kalıyo sadece. Yürüyen kıyafet oluyoruz. O ne öyle. Kısa botları da sağolsun ayakapçılar, "madem kısasınız, madem hayatın sillesini yemişiniz alın amk bunları giyin sizde, çirkinler, kezbanlar, rezil olun inş, ölün hepiniz" diye resmen uzun bot fazlalarıyla yapmışlar. Hep aynı model, hep aynı tarz. Renk desen nerede ilgi görmeyen bir uzun bot, çizme ne sikimse almışlar kesmişler üstten kısa bot diye giydiriyorlar bize. Ya her şeyi ben mi diyim, Türkiyedesin aq türkiye minyonun bile şişko senin, ne diye daracık yapıyon. Çorap oluyo o kısa bot bize. Bacak botla bütünleşiyo. abi bacak boyu uzun, güzel kızlar hep zayıf, onlarda bot gibi durduğu için seksi yine seksi.
Sense şişkosun, kısasın, haddini bil köpek, al giy şunları, kombinleyeme bi sik, rezil rezil gez.
Hayat bile bize şekil yapıyor. Sırf moralim bozuluyo diye instagram butiklerinin hepsini unf ettim. Standart beden mis gibi tişörtleri, kazakları koyuyo, buluyo zayıf birini giydiriyo, kıza büyük, salaş tabi, gözün dönüyo sipariş veriyorsun sende.
Bi geliyo amk kazağı, memelerin kenarları yırtacak az kaldı, kolunu az bişey bile kaldırsan göbek görünüyo, kollar sıkış sıkış, sonra veriyon zayıf ve seksi arkadaşına. Okula onu giyip geliyo, seksi seksi geziyo seninle. Sen güzel kızların yanında dolaştırdığı çirkin kızsın. En sevdikleri, ömrü hayatı boyunca yancısı ve yegane çöpçatanısın.
Yaarraakk öyle. Hiçte öyle değil.
Bir insanın fazlalıkları onu çirkin yapmaz arkadaşlar. Bunu aranızdaki şişman olarak söylemiyorum. Gerçekten bütün olay kişilikle alakalı. Hoş ama boş kızlara noluyo sanıyorsunuz? Kafası olan evleniyo da, ya öbürleri?
Hıhıhıhıhıhıh işleri bitince atılıyo onlar şdskfjgsdhkj
Konu kulaklardan buralara kadar geldi, yani ben saçmaladım sayın şişmanseverler. Gideyim de azıcık erkek düşüreyim ağıma. Ha bide hiçbir şişman, şişman şakası sevmez. Şişman şakası yapan toptur. :*

Emzik

Selamlar canım. Sizlere bugün yağmurlu bir akşamdan yazıyorum. Sabah yaptığım bizınıs topuzumla yazıyorum, hala seksi olamadım. Oysa gece ders çalışırken kendimi adeta bir Beverly Hills kızı gibi hissediyordum. Anam bir kalktım, saçımı sikmişler çok afedersiniz. Bütün Yılmazları meseneme eklemişim, yılmazseverlerin hepsi yolmuş sanki beni.. Uykusuzum ve tabii ki huysuzum her sabah olduğu gibi, topuzu kaptırıverdim bende. Anam hadi topuz yapıyon, bi bak di mi aynaya ne alemdesin diye. Küçük kıvırcık dipçiklerim çıkmış kenarlardan, kulağım orada sallanıyorlar, sürekli bir duran bir yağan yağmur azdırmış iyice saçı, kıvırcıklar almış başını gitmiş. Ben bunu günün tam ortasında fark ettim ve düzeltebilme şansım hiç yoktu. Aslında vardı ama "amaaaen" dedim "bütün gün herkes gördü nabayım" dedim.
Ufak çapta! bir alışveriş yapıp evime geldim. Dün elektrik işimiz yapıldı, bugün buzdolabı için geleceklerdi. Ya ben geç kaldım, ya onlar bugün gelmedi, henüz bilemiyorum. Artık buzdolapsız yaşamaya o kadar alıştım ki, yapılmasa da olur.
Neyse, alışverişi yaptım bi ton poşetle güç bela geldim eve. Sıçmışız akşam evin içine sınava çalışcaz diye. Salonda sadece ciddi söylüyorum bok yoktu. Odama girdim binlerce bardak, yarım yarım yenmiş elmalı turtalar.. Ne turtası amk bildiğin elmalı pasta işte, geçenlerde annemler geldiğinde getirmişlerdi. Elektrikçi prizleri sökerken huharca duvarımızı söktü filan bok götürüyor bildiğin ya. Bari dedim toparlayayım ortalığı, bulaşık neyim yıkayayım. Mis gibi ettim evi geldim oturdum buraya.
Asıl konum bugün bebeklerdi. Markette böyle cool cool takılıyorum, gördüğümü sepete atıyorum gibi görünüyorum filan ama yalaaan. Onların fiyatlarına önceden baktım, çat diye ucuzunu atıyorum. Havası aynı şey gibi "fakirler, ucuz diye almıyoruz, hastasıyızz" kendimi bi bok sanıyorum işte. Market arabası ayrı yerlerde zaten. Allahım tekeri yan yan gidiyo, oraya buraya çarpıyorum. Millet geçecek, yol vermeye çalışıyorum çarpıyorum onlara. Bir ara yemin ederim bıraktım market arabasını içinde başka mağazadan satın aldıklarımla birlikte, gittim bakındım geldim. Sonra almaya gittiğimde getirdim arabayı. Ben o market arabasını da tekerini de. Amk tekerine bir saç takılmış ama bi gör, sanki bütün mahallelerin kuaförlerindeki saçların arasında sürmüşler. Her neyse tam böyle başka reyona yöneliyordum ki, bebek reyonunu gördüm. Girdim hemen reyona. Nasıl içim gidiyor ama. Emziklere bakarken gözlerim doldu, biri biberona ellese hıçkıra hıçkıra ağlıcam o derece. Lan dedim keşke bi tane ben yapsam, sonra daha var deyip teyzeciğimin 1 ay sonra doğacak çocuğuna emzik almaya karar verdim. Hayatımda ilk defa yanımda kimse olmadan, tamamen kendi zevkimle bir bebeğe hediye alıyorum. Ben gelmişim çocuk doğuracak yaşa, hala kuzenim oluyor. 18imden sonra doğan bütün kuzenlerime hala-teyze dedirtcem.
Aldım 0-6ay emziklerden bitane, sonra emzikleri tutan minnoş şeyler varya, bebengin tişörtüne tutturuyorsunuz, haha ondan gördüm onu da aldım. Nasıl böyle içim içime sığmıyor, yıllarca hep evime alışveriş yapmayı hayal etmiştim, bu kaçıncı alışverişim bilmiyorum ama gerçekten çok garipti. Emziklerle aşk yaşamışım civarda alışveriş yapanların dikkatini çekmişim filan neyse devam ettim alışverişe.
Kasaya geldim sonunda aldıklarıma bi baktım, rezalet kepazelik.
-Çöp poşeti
-Emzik ve tutkacı
-Şampuan, krem
-Promosyon ve arada sırada çok güzelleri çıkan tabaklar
-Bardaklar aynı şekilde
-Bıçak
-Meyve soyacağı
-Çikolata
Amk ya, göbeğim var zaten, bi de bunları almışım tam hamile, evinin gadını, çocuklarının anası kıvamında dolanıyorum ya. Arkamda sırada olan sivilceli kızın suratıma sonra karnıma baktığını gördüm. Kafamı sağa çevirip dudaklarımı sıkıp gözlerimi kapattım, baya sinirlendim. Azıcık sinirlendim, aslında hiç sinirlenmemiştim, hoşuma bile gitmişti bu durum. Ne yani evimin gadını çocuklarımın anası olmak istiyorum diye suç mu işliyorum sanki. Bana ne kariyerinden yani. Evli, mutlu, çocuklu takılıcam mis gibi minnoş yuvamda.
Eve geldim işte, oturdum baya böyle emziğe baktım falan. Sanırsın amk ilk çocuğuma hamile kalmışım, ilk defa emzik görüyorum hayatımda. Öyle triplere girmişim, triplerden trip beğeniyorum. İşimi bitirdikten sonra yaptım yeşilçayımı, kendi kendime "oha lan bak ne kadar sürede bitti, aslında çalışan bir ana olabilirsin" filan diyorum. 2 bulaşık yıkayıp ortalığı topladım ya, kendimi süper anne filan sanıyorum. Neyse işte ben duygusal duygusal Facebook'ta geziniyorum bi video gördüm, ahanda şu, bir ağladım bir ağladım, ağlarken hapşırdım falan yani o kadar salya sümük oldum. Sonra işte videodan videoya atladım bebekleri izledim, anne içgüdülerim kabardığında hep yaptığım gibi, su'da doğum videosunu izledim. O da şudur. Bi fena oldum daraldım.
Ben artık yazımın sonuna geleyim, baya uzun oldu zaten, demem o ki, seksi deyiliz diye hayallerimizi satmadık ya.

11 Kasım 2014 Salı

Kovaladıkça kaçan ateş böceyiyim.

Merhabalar, bugün size hem geceyi aydınlatan hem de kovaladıkça kaçan ateş böceği olarak yazıyorum. Tabi ki vizelerimden söz etmicem.
Bir buzdolabı 220 voltla normal olarak çalışırmış. Bizim uçak motorumuz yine bozuldu. Ölçüm yaptı mustafa abi, 200 voltmuş elektrik. 20 volt için aşure yapan kızları üzdünüz. Bütün buzdolabındakiler koktu, bozuldu, iğrenç bir hal aldı. Mutfağım savaş alanı. Annemin getirdiği içli köfteleri, çörekleri vs alayını karşı komşuya götürdük. Kaldık yine öyle. Yarın elektrikçi gelecek. Ne bok yiyecek hiç biliyorum. Şeytan diyor ki kırdır bütün duvarları tesisatı yeniden yaptır, herkesin içi rahat etsin ama sonra hemen vazgeçiyorum. O evi babam temizlemicek sonuçta.
Hayatta böyle işte, sırf getireceklerinden korktuğumuz için götürmesine izin vermeyip sürünmesine göz yumuyoruz. Varsa mutlu olan şöyle alalım onları, biz devam edelim. Belli bir zaman hep aynı dozlarda mutsuzlukla yaşamaya başlıyorsunuz. Sırf götüremedikleriniz için. Sınavlarda bile 4 yanlış 1 doğruyu götürüyor. Köpek oğlu köpek okula başladığından beri 4 yanlışın 1 doğrunu götürüyor, hala ne diye kendinden ödün vermiyorsun diye sorarlar yani. Alışmış kudurmuştan beterdir anam. Kuduruk, kudurur kudurur susar, öbürü öyle mi?
Şu sıralar hayatım gerçekten joytürk akustik kıvamında. Kubat- iyi olacaksın filan dinliyorum. Müslüm baba evresinden buna gelebildim çoşükür. Durduk yere triplere girmeler, tatil sitelerine girip iç çekmeler, evde kaldımlar vs vs. Zaten uzun zamandır kimse bana iyi geceler demediği için ex aşkımı gördüm rüyamda.
Allaaaam, onu yıllarca kendi içimde sevmiştim. Kendisiyle yüz yüze tanışmışlığımız, bırakın onu tanışmışlığımız yok. Ben o piçi 3 yıl sevdim. Hööö hala takıntılıyım az biraz. Dün gece onu rüyamda görmem hiç hoş değildi tabi. Tanışıyorduk. Yaz mevsimi, bayaa sıcak, bi mekandayız, güneş vuruyor oramıza buramıza, çipil çipil terliyorum filan. Sonra bu 3 yıl geliyo birden. Elini uzatıyor tanışmak için. Bende uzatıyorum elimi. Garip bir tokalaşma şekli var. Ama bırakmıyor bir türlü elimi, en son çekmeye çalışıyorum ama salak hala gözümün içine bakıyor. En sonunda narin bir şekilde, parmaklarını parmaklarıma inceden sürterek elimi bırakıyor pezevenk. Tam o sırada bordo tişörtüne bakıyorum ve annem arıyor. Okula niye gitmedin diye bir kitledi beni telefonda, tekrar uykuya dalmam gerçekten mümkün değildi.
Sırf o 3 yıl için İstanbulda düzen kurmaya karar verdim lakin iyi ki şartlarım el vermemiş gitmemişim. Zamanı var daha yani, bir gün onunla tanışacağımı biliyorum tabi ama ne zaman olacağını kestiremiyorum. İnşallah sevgilim varken tanışmayız da azıcık yürürüm çocuğa. Gerçi ben ona koşma şifresi yazarım. Napayım anam takıntı olmuş yani, onu görünce çirkin kombinle gelmiş ayşegül'ü gören özlem gibi oluyorum yemin ederim. Öyle aydınlanıyor yüzüm, bi gülme geliyor böyle.
Maalesef o 3 yıl bana hüsrandı. Sırf onun yüzünden kimseden hoşlanamadım bile. Hoşlansam bile o'na ihanet etmiş gibi hissedip kendimi soğuttum karşıdaki insandan. Ne bileyim sümüğümden bahsettim, senden hoşlanıyorum dediğinde, bende kendimden hoşlanıyorommm filan dedim, küfürlü konuştum, erkeksi tavırlar! sergiledim. 3 yıl boyunca hayatıma giren erkekler ya gardaştı ya gardaş. Yeni yeni gavat sokuyorum hayatıma. Tabi hiçbirini 3 yıl gibi sevmicem. orası kesin. 3 yılın hayali bile güzel oluyordu, umutla doluyordum. Şimdi hayal kuruyorum, tam anlamıyla hayaller paris gerçekler adana. Bi de büyüyoz hacı ya, ben yeni tanıştığım gavata ilk, hangi bölümden mezun olduğunu ya da okuduğunu soruyorum. Ona göre hayal kuruyorum. Adam diyor ki ben uluslararası ilişkiler okuyorum, nooolcan diyorum, diplomat diyor. He aq he bütün herkeste seni bekliyordu diplomat ol diye. Okuduğun okula, bi tipine bak ya. Seni fotokopici bile yapmazlar bu halinle. Bizim fakültedeki fotokopicinin bile bir saygınlığı var. Sen kim köpeksin de diplomat olucam diyorsun? Bu adamdan arkadaşlar, baba olmaz, koca da olmaz. O yüzden adını sormadan eleyebilirsiniz. Hayalleriyle kişiliklerini tahmin edin, amk tanıcaz diye aylarca konuşup sevgili olmak zorunda kalıyorsunuz sonra facebooktan kafa şişiriyorsunuz. Allah buzdolabının belasını versin. Beleşe aldık sanki kodumun dolabını.

10 Kasım 2014 Pazartesi

Helaa

Bugün topuzumla yazmıyorum. Ama yine seksi değilim tabii. Merak edilenlerden bahsetmek istiyorum biraz. En basitinden; çoğu erkek kızlar tuvaletini birçok kız da pisuvar'da nasıl işendiğini merak ediyor. Ya allah belamı versin pisuvarda nasıl sıçacağını hayal eden kız gördüm. Git bi sor ona hayatında hiç girmiş mi erkekler tuvaletine? O kızlar varya, ölümüne sıra olsa, erkekler tuvaletine girip işemez, bırak sıçmayı.
Ben geçenlerde sıra var diye erkekler tuvaletine girdim, anaaam tertemizdi ya. Kızlar tuvaleti öyle mi? Bir kızın nasıl pis bir mahlukat olduğuna inanamazsınız. Allaşkına erkeklerimiz, bi gün girip kızlar tuvaletine bi bakın. Ya ağzına sıçtığımın kızı, işemiş, damlamaları bitmeden kalkmış külotunu toparlamaya, damla damla çiş bırakmış klozetin üzerinde. Hayvan al peçeteyi sil bi di mi? Senden sonra girecek kızın ömür billah herkese seni örnek vereceğini bilmiyor musun? Ben onları mesela nerede görsem, aklıma nasıl işedikleri gelecek. Amk çirkini, tipleri görün, şekiller paris, tuvalette her biri bi Shrek. Lan o yeşil çirkin canavar bile temizleniyordu. Eminim çoğu peçeteyle silmiyorlardır bile.
Erkekler tuvaletine ne zaman girsem çoook temiz. Pisuvarlı olanlara hiç girmedim ama geri kalanlar baya temizdi. Ha ama gerçekleri elbette biliyoruz. Onlar da amk hayvanları işerken kemoterapi görüyorlar sanki. Her yer küçük küçük kıl. Hadi o erkek, bakımsız, kirli, pis, pasaklı erkeklere alıştık ama gerçekten kızlar tuvaletlerinin o kadar pis olmasını hazmedemiyorum. Kızsın sen ya, senin güzel kokman lazım kahpecik, o ne biçim işemek, o nasıl bir koku? Temizlenmemiş işkembe mi yedin, bok mu yedin, için mi küflendi lan o ne koku. Parfüm sıksana, rahat rahat osuruyor filan. Ben utanıyorum mesela. Tuvaletler tabii ki sıçmak, osurmak, işemek vs. gibi şeyler içindir ama hemcinsinim diye de bu muameleyi yapma be ablacım. Hele sarhoş tuvaletleri..
Bahsetmek bile istemiyorum. Kukusu poposu açık tuvalette gezmeler filan. Saçından tutup gitara mı vurayım seni, ne istiyorsun benden? Babanın eviymiş gibi bulduğun her yere kusmalar, "ahahahah kanka bak nasıl ses çıkcak şimdi" deyip basınçlı işeme ve büyük bir osuruk bombasıyla yaptığın kapanışı dinlemek zorunda mıyım? Hepinizin amk ben, kalkarken o klozete damlayan çişinizi silin silin. Gavat mısınız hepiniz.
Ay lütfen siz erkeklerde, azıcık medeni olun ya. Unisex tuvaletlerde filan gözünüzü seveyim o kıllarınızı alın bir peçeteyle. Midesi bulananlar onları temizliyor ve bütün boşaltım işlemi sırasında o kılların düşüş hikayesini yazıp, sizlerden iğreniyor. Bilin istedim yani. Etek tıraşından yoksun gavat pezevenkler. Temizlik imandan gelir. Sana yumoştan bile gelmez gerçi, o kadar pissin. Saygı arkadaşlar saygı.
Her şeyi biz mi söyleyelim? Annen öğretmedi mi sana tuvalette yapman gerekenleri?
Uzun lafın kısası canım, o damlaları silin sizin ağzınıza işerim, damlalarıda silmem.
Konum merak edilenlerden çok hela oldu ama neyse artık. Alafranga tuvaleti sikeyim ben, alaturka tuvalete kurban olun lan. En azından ne bi çişinizi ne de bi kılınızı temizlemek zorunda kalıyorduk. Su dökünce geçiyordu. Uzun da kalamıyordu kimse, bacaklara kramp giriyordu çünkü. Avrupai tuvaletinizin amk ben. Alafranga düşüncelerinize sıçsınlar sizin. Hee bu arada o tuvalete girdikten sonra sifon çekmeyen orospu çocukları varya, hah o orospu çocuklarının allah belasını versin.

9 Kasım 2014 Pazar

Goygoy

Yine bakınca kısmetinizin kapandığı, ne kadar uğraşsam da seksi görünmeyen topuzumla yazıyorum size. Bugün bahsedeceğim konu sizin de bence evinizin her şeyi. Arkadaşlık, kankilik, dostluk vs vs. Ayyy içim bayıldı arkadaşlık, dostluk yazarken. Bu kelimeleri sevmiyorum. Anlamlarını seviyorum sadece. Aslında sevmediğim çok kelime var; Görüşürüz, giiinaydıınnn, iyi geceler... diye gidiyor böyle. Laaaan kanser oluyorum, kanım çekiliyor bunları duyunca. Sabah zaten zar zor kalkmışım, saçım başım darmadağın, pijamam kaymış yana, sütyenim desen fenalarda, çişim gelmiş, uyanmak istemeyip zorla kalkmışım, gece içtiğim son sigara yüzünden sanki yatmadan bok yemişim gibi ağzımın tadı var, ketıla kimse basmamış, sinirden geberiyorum, kalkmış diyor ki "giiiinaaydınnnn" sensin lan günaydın. Sabah şekeri gibi bir o yana bir bu yana gidiyorsun, sabah sabah gülüyorsun, BEN GÜLÜYOMUYUM? Kafana kürekle vursunlar, ses tellerin kopsun inşallah. Demeyin bana günaydın. Günaydın mesajı da atmayın arkadaşım. Sizin sabah neşenizi, bitmeyen enerjinizi sikerim. Keza görüşürüz.. Allam gidiyom işte da ne diye görüşürrüüüz diyeyim ki? Hadi deyip kalkmışım, belli gidiyorum. Ne diye görüşürüz dememi bekliyorsun ki? Ben görüşürüz demezsem görüşmüyoruz mu?
İyi geceleri söylemek bile istemiyorum. Aman ha iyi gece dileklerini iletirsin, gecem güzel geçer, tatlı rüyalar görürüm filan aman ha aman. Mükemmel bir gece geçirdim inanamazsın. Sen öyle dedin ya, hiç odadan ses gelmiyo, biri bana sanki seslenmiyo, garip şeyler geçtiğini kurmuyorum kafamda. Rüyalarımda hiç fantastik değil, göktaşları, ejderhalar, afetler filan görmüyorum. Oradan oraya koşan minik pıtırcık davşanlar görüyorum. Gökyüzü pembe filan, davşanlar sincaplara kalp yolluyo. Ağzına sıçarım senin. Sürekli kaldırımdan düşüp sıçrıyorum lan uyurken, dipsiz kuyulara düşesin, bir tek dileğim var, huzursuz bacak sendromun olur inşallah!
Neyse ya kanki, sevmiyorum ben kısaca böyle sözleri. Az çok anlamışsındır. Asıl konumuza gelelim mi?
Küçükken hep böyle filmlerde görüp hayal ederdim. Bi kız grubun olur, düğünlere falan gidersiniz, köpek gibi içer, erkekler hakkında konuşur, çeşitli iddialara filan girersiniz. Hah ben o kız grubumu geçen yıl buldum. Şimdilik whatsapp grubuyla idare ediyoruz ama illa ki hepimizin buluşacağı yer aynı.
Aralarından biri var, benim tek yımırta ikizim, hayatımın anlamı, onun evine gittim geçen sene, adaya. Neyse takılıyoruz böyle, sabahları mis gibi kahvaltılar, DKG -deniz, kum, güneş- akşam yemeği, mekanlar, oğlanlar, eve dönüş, kapanış. Allahım sürekli kesiyoruz birilerini ama gidip konuşmuyoruz bile. Kendi halimizde içip, sarhoş evimize dönüyoruz. Neyse işte en son gidişim çok farklı oldu. İkizimin -öz kardeş değiliz he, ama tıpatıp benziyoruz- ev arkadaşları oldu. Farklı olması bu yüzdendi. Önceden 2 kişiyken şimdi kalabalıktık. O kadar güzeldi ki, hayatımın belki de en güzel zamanlarını geçiriyordum oradayken. Planlar kurmalar, oraya buraya gitmeler, cadı kazanları neler neler. Hepsi eşsiz parçam oldu yemin ediyorum. Bakınca beraber o kadar az zaman geçirdik ki! Ama ne biliyor musun sanki yıllardır birbirlerini arayan  4 genç kızdık. 4 kişi bir genç kızın gizli defterine gircez. Kız kitaplarında yazılan 4 farklı karakter, ortak noktaları pek yoktur, hepsi birbirini tamamlar falanlar filanlar hep öyle. Teşkilat gibi anasını satayım. Bize bir erkek gösterin hemen onu doğduğuna pişman edelim. İtinayla erkek geri döndürülür. Az anasının gözü değiliz.
Şimdi o üç kahpe bizınıs oldular, plazalarda bilmem nerelerde takım elbiseli adamlarla muhatap oluyorlar, ben hala öğrenci evimde, bazen bilgisayarda film izleyeyim, bazen camın önünde tumblr kızı gibi takılıp durayım. Ben ölmüşüm ya, ben bitmişim.
Demem o ki size, eğer böyle bir kız-erkek farketmez bir grubunuz yoksa, siz hala piçlik peşinde koşmak yerine kız-oğlan düşürmeye çalışıyorsanız atın kendiniz aq. Oksijenimizi boşuna tüketmeyin. Teşkilat işi olm bunlar, yek başına olur mu?
Ay bi gün korkuyorum he, arabalarımızdan makineli tüfekler çıkarıp deri taytlarımızla otoparklarda FBI'cılık oynıcaz diye. Allahtan işimiz gücümüz goygoy.

7 Kasım 2014 Cuma

Görüşmeyeli bayaa olmuş. Şimdi tam karşınızdayım. Saçlarımı değiştirdim. Sarı yaptım sarı. Bildiğin çakma sarışın oldum. Kandırmayın kızlar birbirinizi, hepimizin içinde birer sarışın var. Aslında hepimizin ruhu sarışın!
Tabii ki tahmin ettiğim gibi seksi bir topuz yapamadım sarı saçlarımla. O kadar çirkin bir topuz oldu ki sarıkız kafama sıçmış gibi duruyor. Topuzum bir o yana bir bu yana sallanıyor. Küçük saçlarım nam-ı değer dipçiklerim yer çekimine meydan okumuş bir halde kıvrım kıvrım sallanmakta.
Çok kötü şartlar içinde yazıyorum size. Bilgisayarımı aldıktan tam 1 ay sonra num lock tuşlarım bozuldu bilgisayarımın sağ tarafına felç indi. Felç şimdi gıdım gıdım ilerliyor. Enter virgül silme tuşu vs çalışmıyor. Virgülsüz yazmak emin olun sıçmık topuzumla baş etmekten daha zor ve daha üzücü. Başladığım ama aylardır hiç yazamadığım hikayemi bile yazamıyorum onun yüzünden.
Sizleri çok özledim. Kaçınız bunu okuyor emin değilim. Sayfanın görüntüleme sayısına baktım az önce içler acısı gerçekten. Sesimi duyan var mı? Eeeyyy duyuyor musunuz beni?
Her şeyi geçersek (virgül) en son yazmamdan bu yana neler değişti neler. Evim var artık :) Sanırım hayatımda attığım en büyük adımdı eve çıkmak. Ağzına sıçtığımın evinin problemleri hala bitmedi. Bana daha az maliyeti olacak kafasıyla yola çıktım ama maalesef. Eve harcadığım parayı bankaya yatırsaydım (virgül) şuan faizini İtalya'da minnoş erkeklerle yiyor olacaktım.
Hayal kurmak parayla değil. Allahtan değil yoksa hayalde kuramayacaktık. Bi boku kuramıyoruz zaten bırakın bari hayallerimiz beleş olsun. Ha parayla olsaydı eğer yemin ederim hayallerimi satardım öyle para kazanırdım. Düşünsene uyumadan önce boş beleş gayet rezil bir hayal kuruyorsun (virgül) işte yok şuraya gidiyorum (virgül) şu var yanımda (virgül) ayyy düşünsene evleniyoruz bla bla bla. Sonra uyudun uyandın hemen git sat ye parasını. O parayı biriktirir sattığın hayalleri yaşayabilirsin bile! Laan bu çok güzelmiş. Var mı aranızda hayal satın almak isteyen? Ben şahsen satarım. Her türlü hayal kurulup satılır. Gel anam gel üj bara!
Neyse goygoy'u bir kenara bırakalım da size ufaktan ev maceramı anlatayım.
Ağzına şıçtığımın memleketine ağustos'un son haftası geldik arkadaşımla. 5 gün boyunca gezmediğimiz tek bir sokak kalmadı 2 mahalle hariç. O mahalleleri de istemiyoruz zaten. Ben ilk ev baktığımız gün regl olmuşum (virgül) foşur foşur kanıyorum (virgül) ağrı desen bir yandan (virgül) ama varya bacaklarım kopuyor ağrıdan. En son işte cumartesi gecesi arkadaşıma "sikerim eve filan çıkmıyorum ben (virgül) bulamadık zaten (virgül) yarın beni sakın uyandırma (virgül) sokarım böyle işe" dedim ve kıçımı yayıp uyudum. Arkadaşımda yazık uyku girmemiş gözüne. Sen kalk sabahın 6'sında ev bakmaya çık. Bakmadığımız mahallenin birine gidiyor. Böyle şeyler filmde olmuyormuş sadece(virgül) camda yazıyor "öğrenciye kiralık daire" numarayı yazıp koşa koşa eve gelmiş uyanmamı bekliyor. Neyse uyandım bana söyledi filan ama kesin diyorum yıkık dökük bir şey (virgül) yoksa hayatta yazmaz öyle öğrenciye filan diye. Saati geçiriyoruz pazar pazar kasmayalım (virgül) öğle vakti arayalım diye. Hiç umudum yok ama ya. Kesin diyorum ev yarak gibi. Bekliyoruz sitenin önündeki parkta şarkı dinliyoruz salakta. Neyse ev sahipleri geldi. Anam ev mis gibi. Dayanamadım dedim ki "Feyzi beycim neden özellikle öğrenci dediniz (virgül) evin problemi mi var?"
Meğersem onun çocuuu da öğrenciymiş (virgül) bu evi aldıklarından beri öğrenciye veriyorlarmış. Ufak pürüzler var ama baktığımız tüm evlerin arasından en güzeli.
Ev baktığımız ilk gün bir eve gittik aman allahım mutfak dolapları yoktu. Bir banyosu vardı (virgül) sıçmaya gitsen bokun içine kaçar. Öyle bir alafranga tuvalet. Ay bide neticeyi koyacağın yer solmuş pembe. Emlakçı utanmasa "bakın gül kurusu renginde tuvaleti var" dicek. Hiç unutmadığım bir ev daha var (virgül) 2+1 normalde ama bir odası vardı... Töbelerim olsun oda 1 metre kare. Benim adımımla 3 adım bile değildi!
Her neyse öbür gün anlaşmayı yaptık. Eşya vs derken yuvarlanıp gidiyoruz. Doğalgaz taktırdık. Kapıları boyadık orayı yap burayı yap derken anam sürekli bir şeyler oluyor. Boyadığımız ev eşyalarına vernik atıcaz vernik bitti (virgül) doğalgazı açmaya geldiler boruların yanlış bağlandığını söylediler. Televizyonu fişe taktık patladı priz (virgül) mutfaktaki prizler çalışmıyor filan. Zar zor güzel bi buzdolabı bulduk. Mis gibi temizledik ettik (virgül) fişe taktık dolap ısınıyor. Işığı yanıyor filan. Sonraki gün aldığımız yerden adamlar geldi (virgül) allah belamı versin dediği şey şu adamın "abla fişe dakmışınız bunu bunun motoru kalkış yapamamış patlamış bu çalışmaz gakmamış motoru"
Uçak sanki aq motoru. Kalkış yapamıyo bak sen ya. Neyse 1 hafta boyunca adam dolapla uğraştı sonunda kaldırdı(!) motorunu. Anladığımız tek bir şey var elektrik tesisatını yeniden yaptırcaz. Bi ketıl nasıl yarım saatte su kaynatır allasen ya? Suya üflesem ben daha çabuk kaynatırım. Mikrodalgayı kullanamıyoruz bile. Tek prize onlarca üçlü priz takılı evin içinde spider man gibi uçuyoruz oradan oraya.
Ben mi çok şanssızım acaba? Daha neler neler var aklıma gelmiyor yani. Her neyse öpüyorum sizi kocaman (virgül) tabi sıçmık topuzum da..