26 Şubat 2015 Perşembe

Turuncu

Kaybolmanın diplerindeyim diyordum, değilmişim daha. Su yüzüne çıkacağım yerde, daha da batıyorum arkadaşım. Diplerde kulaç atıyorum, yoruldum heralde. Yoksa niye çabalarım batırsın beni? Neden elimden tutup çekmiyorsun yüzeye arkadaşım? Arkadaş kelimesinin hangi manasında saklı kaldın? Yalnızlığımı seninle olamamaya borçluyum sanırım, hata bende yine, affedersin arkadaşım. Hakikaten gelebilsem affeder misin? Sen arkadaşsın, affedersin elbet.
Küçük dünyamın turuncu rengine bir ütopya yaratmıştım evvelde, hayatımda artık turuncudan başka renk yok. Turuncularda boğuldum. Turuncumun ütopyası o kadar büyük ki, baş edemez haldeyim, kayboldum dedim ya arkadaşım, gerçekten kayboldum.
Küçük dünyamda ne yaşamın kahverengisi, ne nefesin yeşili, ne de huzurun mavisi kalmış. Aşk kırmızısı hele hiç kalmamış.
Turuncu beni uyutmuyor artık. Hiç olmadık yerlerde uyukluyorum, başım düşüyor da kendime geliyorum. Bir defasında başım düştü uyuklarken, gözlerimi açtığımda bir sürü göz vardı üzerimde. Acıma desen değil, neden baktıklarına ben de anlam veremedim arkadaşım.
Ütopyadaki bana dalıyorum bazıları. Mutlu olmayı en uçlarda yaşıyorken bir anda turunculuk geliyor üzerime, düşüveriyorum o uçlardan. Griliklere kapılıyorum. Griyle turuncu el ele vermiş beni öldürmeye çalışıyor arkadaşım, götür beni başka renklere.
Defalarca ağlamayı denedim, kaybolmuyor turuncu. Aksine ben kayboluyorum turuncuda. Sonra gri oluyor her yer. Ütopyalar güzeldir diyorlardı. Ben yanlış anlamışım biraz meseleyi. Ütopyada yaşamak hiç güzel değilmiş arkadaşım, vallahi gel al beni, kurtar buradan. Bir kere girince çıkamıyorsun, kilit vurmuşlar kapısına. Kır zincirlerini diyorsun, uzaktan söylemesi kolaydır arkadaşım. Gel onu bir de bana sor!

Turuncuya hapsolmuş hayatımdan maviye çıkar beni.
Bakarsın içinde gök kuşağı olan bi ütopya kurarız.
Gelme yanıma, turuncu boğuyor insanı.