29 Haziran 2013 Cumartesi

sen vol5

Utanmalı mıyım sence seni böyle benmişim gibi sevmekten?
Kızarmalı mıyım sence seni böyle hayallerimde başrol etmekten?

sen vol4

Erimiş muma dokununca parmağını yakıyor ya,
İşte öyle benim sensiz oluşum.

sen vol3

Biz mum ışığında hiç yemek yiyemeyecektik,
Mum ışığı bir tek sensiz gecelerimin ışığıydı.
Biz seninle hiç mum üfleyemeyecektik,
Mum sadece üflediğim senli dilek ışığımdı.

sen vol2

Bizim dansımız sadece kıvrak harflerde oldu,
Bir bilsen ne oynaştık, defterler doldu.

sen vol1

Öyle bir senlere dalıyorum ki,
Erimiş mumlar, donmuş oluyor kendime geldiğimde.



Fadime.

Önce tadına baktım. Bir şeye benzemiyordu. Niyeyse içesim geldi benimde. Bilmiyordum, hayatımı sikip atacağını bilmiyordum. Dinlemezdim bilseydim o adamı. Gel Fadimelere ağlayalım dedi. Biz o gece ne Fadimelere, Ayşelere ağladık. Sabahın farkında olmamıştık. Cıvıldayınca ortalık kalktık, gittik evlerimize. Öyle bir koku vardı ki üzerimde.. Bira fıçısına düşmüş tütün parçası gibi kokuyordum. Göz kapaklarım şişmişti ağlamaktan. Bilmiyordum o zamanlar, tüm hayatımın tütün ve bira kokacağını. Bir baktım bütün hayatım , tüm hayatım bira ve tütün olmuş. Ne uyumuşum ben, ne uyutmuşlar beni. Fadimelere değil, kendime ağlamışım ben. Ben Fadime olmuşum. O Fadime benmişim meğer.

27 Haziran 2013 Perşembe

Başlık bulamıyorum.

Dertlerin çoğunluğunu boş şişeler, küllükler anlatır.Dilleri olsa da konuşsalar. Diyemediklerimi deseydiler. Konuşsaydılar gerçekten iyiydi.

Gecelerde sigara.

Bilgisayar başında yalnızlığımla cebelleşiyordum. Konuşuyordum, sohbet ettiğim birkaç kişi vardı. Yine de yalnızdım işte. Kalbimin yavaş ritmi, ısrarla aynı şeyleri tekrarlıyordu:''Yalnızsın, anlatmıyor ve anlaşılmıyorsun.'' Bilgisayarı kapattım sonra. Biraz uykunun bana iyi geleceğinden emindim. Oysa birkaç saat önce kendi kendime söz vermiştim bu gece uyumayacağıma. Yarın okula gitmek istemiyordum. Saat geç olmuştu. Uyursam sabah kalkamayacağımı, bütün günümün berbat geçeceğini çok iyi biliyordum. Uyumamalıydım. Her zaman ki gibi sağ gözüm ağrıyordu. Ne zaman ağrı başlasa biliyordum gözümün ne mesaj verdiğini. "Uyumalısın."
Kirpiklerim yerinden çekilmişçesine ağrıyordu. Acı çektiriyordum kendime. Nefret etmiştim mazoşist huylarımdan.Karnım guruldadı sonra. Acıkmıştım. Ama bu saatte yemek yenmemesi gerektiğini çok iyi biliyordum. Fazla kilolarımdan yeni kurtulmaya başlamışken, tekrar o stresi yaşamamak için yatağıma uzandım. Bu gece hangi ayağımdaki çorabı çıkarmam konusunda tartışıyordum kendimle. Karar verdim en sonunda. Sol ayağımdaki çorabı çıkardım, yere fırlattım. Sabah annem kızacaktı bana, çok emindim.Ama bana kızması hoşuma gidiyordu.Bilerek yapıyorum çoğu zaman.
Kafamı yastığa koyduğum anda kafamdaki tokalar, rahatsız etti beni. Sabah 2 tane tel toka takmıştım, bonus kafama. Elimi kafama attım. Tokaları çıkarmaya başladım. 2 tane tel toka çıkarmıştım. Ama sonra 1 tane daha toka olduğunu fark etmiştim. Dün saçımın içinde kaybolan tokayı bulmuştum. Gülümsedim kendi kendime. Ama hala kafamdaki ağrı devam ediyordu. Elimi kulağımın arkasına doğru götürdüm ve boynumu tuttum. Tam orası, bütün boynumun ve başımın ağrımasına neden oluyordu. Küçük bir kitle fark ettim. İlk başta sivilce sandım. Ergenlik döneminin verdiği boktan olaylardan birini yaşadığımı düşündüm. Ama sonra sivilce gibi gelmedi. Daha büyüktü. Kocaman deri altı sivilcelerim çıkardı hep ama bu çok farklıydı çok çok. Kafamı o tarafa çeviremiyordum. Canım acıyordu. Bir yandan karnımın senfonisi, bir yandan baş, boyun ağrısı, bir yandan yalnızlığım. Aralarında anlaşmış gibilerdi. Hepsi bir arada. Bir anda..
Sonra şizofren olduğumu düşünmeye başlamıştım. Yazıyı okuyordum. Ama sanki anlamlarını bilmiyordum. Aradığım şeyin orada olduğundan adım gibi emindim. Ama okudukça yabancılaşıyordum kelimelerden. Bulamıyordum aradığımı. Tam o sırada sigaram geldi aklıma. Derdime şu anda çare olacak tek şeydi sigaram. Param olmadığında terk ediyordu beni ama yine de söz geçiremiyordum kendime. Seviyordum sigaramı her şeyden çok. Doğruldum yataktan. Çantamı açtım. İçinden sigara çıkardım. Sonra çakmak aradım çekmecelerde. Çakmak ararken meditasyon dvd'si gördüm. Yapmayalı uzun zaman olmuştu. Bir ara yapmalıydım mutlaka. Rahatlamaya ihtiyacım vardı. Sonunda çakmağı bulmuştum. Masamın üzerindeki kalemliğin içerisinde saklambaç oynuyordu benimle. Sobelemiştim pembe çakmağımı.
Sonra aklıma ailemin sigara kullandığımı bilmedikleri geldi. Odamda rahat rahat içemeyecektim. Ön balkona gittim. Giderken pikemi peşime takmıştım. Bu saatlerde soğuk oluyordu buraları. Balkona gittim. Sonra gökyüzüne baktım. Bulutları bi'şeylere benzetmece oynadım. Güzel şeyler gördüm. Ama bunlar pek uzun sürmedi. Güzel şeylerin hemen arkasından gelen korkunç şeyleri gördüm. Korkmuştum gerçekten.
Belimin ağırdığını fark ettim. Sandalye çektim balkonun en köşesine. Kafamı tekrar bulutlara çevirdiğimde, bütün bulutlarımın bozulduğunu gördüm. Bulutlar bile beni yalnızlığa mahkum etmeye yemin etmişlerdi. Birkaç dakika oturdum sandalyede. Elimi cebime attım. Sigaramı çıkaracaktım. Ama sonra annemin geceleri sürekli uyandığı geldi aklıma. Ön balkon çok tehlikeliydi. Annem uyanınca hep mutfağa gelir, salça ekmek yer, balkonda sigarasını içer ve tekrar uyumaya gider. Elim cebimde, düşünceler ağrıyan beynimi kemirirken, öbür balkona gitmeye karar verdim. Penceremden atlayınca arka balkona ulaşıyordum. Annemlerin balkon kapısı açık değildi ve annem uyandığında odamın kapısı kapalıysa girmezdi. O halde bende ışıkları ve kapıyı kapatıp balkona atlamalıydım. Sigara  krizim gelmişti. Derhal içmeliydim. Odama doğru yürüdüm. Kapımı yavaşça kapattım. Işığı söndürdüm. Sonra usulca pencereyi açtım. Annemlerin odası hemen yan odaydı. Bütün sesler gidiyordu odalarına. 1100 ve samsung E250 kullandığım dönemlerde nöbetleşe bağırıyorlardı bana. "O telefonu bırak artık elinden." diye.
Atladım balkona sonra. Sigaramı içmeye hazırdım. Çakmağı çaktım. Bir kaç defa hemde. Yanmamakta ısrar ediyordu. İçi doluydu. Neden yanmadığına anlam veremiyordum. En sonunda çok sert bir şekilde çaktım. Yanmıştı. Dayanamamıştı sertliğime. Yaklaştırdım ağzımdaki sigaraya doğru. Yanma sesi geldi sonra. O ses beni her zaman rahatlatıyordu. Çektim dumanı içime. Özlemiştim. Birkaç saat olmuştu içmeyeli. Ama özlemiştim işte. Sigaramı birkaç defa daha içime çektim. Sonra bir soğukluk hissettim. Sol ayağım üşüyordu. Çorap tek ayağımda olduğunu unutmuştum sigara yüzünden. Hızlı hızlı içmeye başladım. Sigaranın ateşi uzun olmuştu. Daha ateş sönmeden içime çekiyordum sigarayı. Başımı döndürmüştü. Sarhoş olmuştum. Gözlerimi kapattım. Açtığımda sonuna gelmiştim. Keş havasında izmariti baş ve orta parmağım arasında sıkıştırdım. Usta bir hareketle olabildiğince uzağa fırlattım. Hiç vakit kaybetmeyip odama girdim. 2. sigaramı alıp çıktım yine balkona. Bunu yavaş yavaş içecektim. Zevkine varacaktım. Her çekişimde farklı şeyler düşünecektim. Dumanın içimde süzülüşünü hissedecektim.
Çakmağımı çaktım. Yine yanma sesiyle gülümsedim. Sonra çektim içime. Ciğerlerime doluşunu hissettim. Sonra yere oturdum. Sırtımı duvara dayadım ve evimin otoban girişinde olmasından faydalandım. Karanlık, çok sessiz gecenin içinde, araba seslerini dinliyordum. Beni rahatlatıyordu. Her arabayla başka bir yere gittiğimin hayalini kuruyordum. Ben uzaklara gitmişken, gülme sesleri duydum. Bir grup genç, sesli gülerek, sessiz ve ıssız sokaklardan geçiyordu. Kızmıştım onlara. Gideceğim yere daha varamamışken, bölmüşlerdi hayallerimi. Ama sonra onlarla gideceğim yere gitmeyi düşündüm. Duyduğum rahatsızlık, bir anda yerini heyecana bırakmıştı. Sanki o gençlerle ben yürüyordum sessiz sokaklarda.
Çok çok uzaklaştık buralardan. Sonra sesler bitti. Benim hayalimde bitti. Sigaramda bitmişti. Daha fazla üşümeden girdim içeriye. Yatağıma uzandım. Sonra her şeyi düşündüm. Öleceğimi, kardeşlerimi, okulumu.. Bir anda kendimi bir sahnede buldum. Ölüm provası yapıyordum. Salon bomboştu. Sadece ben vardım. Ama mutluluğum yüzümden okunuyordu. Her ne kadar ölüm provası yapsam da.
Saate baktım. 4 olmuştu. Pek bir şey kalmamıştı. Ama yatağıma gitmek zorundaydım. Yarın benim için çok yoğun geçecekti. Uzandım yatağıma. Tavana baktım. Biraz düşündükten sonra yalnız olmadığıma, asla olmayacağıma karar verdim. Söz verdim bu gece kendime...

uyku.

Yaz gelmişti di mi? Başladık o zaman yine sabahlamaya..
Gerçi ben bu sene hep sabahladım. Gerek okul stresi, gerek acılarım, bitmeyen huzursuzluğum, dinmeyen sabırsızlığımla..
Uzun geceleri bu sene anladım. Uzun gecelerin ne demek olduğu öyle bir çarpıldı ki yüzüme, kalkamıyorum yerimden. Güzellikleri de olmadı değil. Ay'la tanıştım misal. Şimdilerde en yakın arkadaşım, en uzun bestem.
İnsan küçükken gerçekten hayatın ona neler getirebileceğini kestiremiyor. Küçükken kalp doktoru olmak istiyordum. Şimdilerde inşaat mühendisi olmak istiyorum.
Dönüp bakınca geçmişine, dank ediyor bir şeyler. O zaman anlıyorsun huzur ne demek, deliksiz uyku ne demek. Yalnız kalınca anlıyorsun aile ne demek, dostluk ne demek.
Bana dostluğu bir kelimeyle tanımlar mısınız? Bana sorarsanız güven derim. Her şeyde güven önce gelir. Bir kere şüphe ettin mi karşındaki insandan, seni bir daha inandırabilene aşk olsun!
Ne diyordum? Yaz geldi diyordum, başladık sabahlamaya. Sabahlara kadar Facebook oyunları oynamak çok cazip geliyor herkese. Ne zaman sıkılıyorsun biliyorsun aslında. Canın bitince çok sıkılıyorsun. Oyunda ilerlemen için birilerinin yardımı gerektiğinde daha da sıkılıyorsun. Hele Candy Crush oynuyorsan, yakında kanser olacaksın demektir.
Ama yok, benim gibi düşündüklerini yazıp, kendini rahatlatmaya çalışıyorsan, gözlerinin yorulması için apansız bir mücadele veriyorsan sen eşittir ben demektir. İkimiz eşittir uykusuz ve huzursuz geceler demektir.
Yazdım, yazdım da ne oldu? Sor bir bana uyuyabildin mi, gözlerin bozuldu mu? En kötüsü de ne oluyor biliyor musun? Öyle uykun gelmiyor, ayakta kalıyorsun ki, acıkıyorsun. Benim gibi fazla kiloların varsa ya karpuz yiyorsun, ya da buzdolabını açıp açıp kapatıyorsun, burnunda kokoreç kokusu. 
Korkuyorsun değil mi sabah ezanından? Hayal bile kuramayacak yorgunlukta sızıp kalıyorsun bir köşede? Ne zaman uyanacağın umurunda bile değil. Yazı yazamıyorsun farz edelim. Deli gibi içiyorsun değil mi uykun gelsin diye. Hiçbirini yapamazsan ya eline bir kalem alıyorsun, ya bir fırça ya da en basitinden bir gitar. Birazda olsun uzaklaşıyorsun değil mi bulunduğun noktadan? 
Biz aynıyız aslında seninle. Senin bir parçan bende, benim on parçam sende. Git, uyu. Becerebilirsen.
NOT: Benim gibi olanlar varsa aranızda Atarax deneyin. Aman tutmayın, ataraks için.

9 Haziran 2013 Pazar

Yayın başlığı

Canımın acısı geçmiyor, biliyorum geçmeyecek. Ama ne olurdu beni biraz sevsen?