27 Ağustos 2015 Perşembe

Vazgeçtim

Bazen öyle çok düşünüyorsun, öyle planlıyorsun ki! Önünü alamıyorsun yani. Sevgilin bile yokken, doğacak çocuğunun yaşadığı zamanı bile düşünüp üzülüyorsun. Vazgeçiyorsun bir ara, "boş ver" diyorsun "hiç doğmayayım" 
Şuan hıçkırıklara boğulmuş haldeyim. 
Her zaman mantıklı kararlar aldım, duygusallık katmadım hayatıma. İlk defa pişman olacağımı hissettiğimden ağlıyorum. Mantıklı olanı seçeceğim çünkü. Hıçkırıklara boğulsam da, duygusal karar vermek istemiyorum. Duygusallık hep yanıltır çünkü. Mantık en sıkıcı ve en hayat kurtarıcıdır. O kadar umutla bekliyorum ki bir mucize olmasını. O kadar olsun yani.
Binbir umutla başladığım yeni sayfadaki hikayemi, bütün hikayelerime yaptığım gibi yarım bırakıyorum. Bu hikayeyi de bitiremedim. Yine defalarca yaptığım 10 yıllık planları çöpe atıyorum. Yine ajandama uymadım, bu sefer ajandayı çöpe atıyorum.
Pes etmek değil, plan değişikliği. Dizim yayından kaldırılıyor. Beklenmedik bir son oluyor benim adıma, bu hüznüm o yüzden. "Nasıl olsa bir daha olur" diye elimin tersiyle ittiğim şeyler aklıma geldi, onlara üzüldüm "keşke gitseydim, yapsaydım" diye. 
İlk defa yeni bir sayfa açarken heyecanlı değilim. Hayır yalan söyledim köpek gibi heyecanlıyım ama çok hüzünlüyüm be. Durduramıyorum kendimi. Bi ağlama geldi, gitmiyor. Duygusal yerlerime gelmedi, duygusal yerlerime girdi resmen. Saat 22:00'u bayağıda geçmiş, şarap da alamam. İyi ki de alamıyorum. Yoksa bu gece bitmez. Köpekler gibi içer içer ağlardım artık. 
Böyle haykırasım var 1 yıldır içimde tuttuklarımı -Birkaç dakika sonra 1 yıl olacak- Yeni sayfamın yıl dönümünde yeni bir sayfaya geldim. Tesadüflerin hakikatten amına koyayım. 
İnsan ilişkilerim hiçbir zaman iyi olmadı. "Hayırsız" diye nitelendirilen insanlardanım çünkü. Birilerini ne zaman özlesem bilgisayardan video açarım, belgesel falan izlerim. "Özlemedin" diye yalanlar atarım kendime. "Özlemek yok, sevmek yok. Hele bağlanmak; o hiç yok" Bazen çocuk gibi oluyorum;
"Özlemedim kiii, sevmiyorum ki, ıyk, pis, kaka" filan diyorum.
Hüzünlüyüm ulan. Terk etmekten yoruldum, terk edilmekten korkuyorum, terk ediyorum. 
Ben hep vazgeçendim. Yine, yeniden, vazgeçiyorum.

20'lik diş

Selamünaleyküm.
Az önce bi arkadaşla 2-3 meyşınlık 20'lik diş sohbeti yaptık. Aklıma yine gereksiz anılarımdan biri geldi. Onu anlatayım size.
Hemen bodoslama olaya gireceğimi beklemiyorsunuz değil mi? Az biraz goygoy yapayım, hiç merak etmediğiniz hayatımdan bahsedeyim ayol.
Hayatım bundan 2 ay önce de yarrak gibiydi, şimdi de yarrak gibi. Aslında bahsedecek çok şey var da, şuan hevesim kaçtı. Hevesimin izin verdiği kadarını anlatayım.
Yıllardır biriktirdiğim hikayeleri bir araya getirmeye karar verdim. Kendime gram güvenmiyorum, büyük ihtimalle yine sonu gelmeyecek uzun bir hikaye yazıyorum. İlk 3 bölüm bitti bile. Elim ayağım titriyor dosyayı açtığımda. O kadar yavaş gidiyor ki, ilmek ilmek dokuyorum resmen. Oğlum zamanında nakış filan yaptım ben, o bile bu kadar yavaş gitmiyordu. İş konusunda, normalde sahip olduğum peygamber sabrına sahip değilim maalesef. Bir an önce bitsin istiyorum ama o öyle olmuyor.
Hayatım şu sıra çok ilginç. Saçma sapan belalara bulaştım. Ay olayı tabi ki anlatmayacağım ama uyandığımda dudağım seğiriyordu. Saatlerdir geçmiyor. Siz düşünün yani.
Talihsiz serüvenler dizisi gibi hayatım var ya, allah belamı versin ki talihsiz serüvenler dizisi. O kadar saçma sapan ölüm tehlikeleri atlatıyorum ki! Bunları da anlatmıcam çünkü kitapta kullancam o anıları. Maalesef çok da sikinizdeymiş gibi o saçma anılarımdan bazılarını artık size anlatamayacağım.
Ya ben artık 20'lik dişlerimi anlatayım size. Aklıma geldikçe gıdıklanma etkisi yaratıyor bende.
15 yaşında falan başladı benim diş ağrım. Geçen yıl baktım ön dişlerim yamulmaya başlıyor, dedim gidip çektireyim. Çünkü benim alt çenedeki ön dişler sigara-çay yüzünden sarardı, bi de yamulursa, tek güzel yanım olan dişlerimden de olmak istemedim açıkçası. Neyse önceden çekilmiş çene filmim vardı, bi de tanıdık bulduk diş hastanesinde. Oohh mis yani, mesaiden sonra gidecem doktorun yanına, işim hallolacak.
Gittim mesaiden sonra. Verdim filmi filan. 3 kişiler, bir kadın, 2 erkek. Kadın olan anestezi yapıyor, bir tane öğrenci ve bir de yakışıklı ve alyanslı doktor. Neyse bu adam geldi bana dedi ki "aç mısın?" Keşke yemeğe çıkarmak için sorsaydı ama maalesef. Ben bilmiyor muyum niye dediğini "yok az önce yedim" dedim. "Tamam o zaman. X hanım anesteziyi yapar mısınız?" dedi kadına. Şimdi ben bu adama "açım" deseydim, bana "yarın tok gel" diyecekti. Bi de onunla mı uğraşcam yani. Velhasıl kelam yaptılar bana 2 tane iğne. Benim ağzımın uyuşmasını beklerken beşiktaştan filan konuştular. 2 kere kadın olan geldi yanıma uyuştum mu diye bakmaya, sonra gitti. Ağzım uyuştu, tükürüklerimi peçeteyle silmeye başladım, seslendim doktora. Anesteziyi yapmadan önce adamı o kadar çok darladım ki yirmiliklerin 4'ünü de çeksin diye, 2 tanesini çekmeye razı geldi. Altlı üstlü sağ taraftaki dişleri çekecek. Nasıl mutluyum anlatamam. Dişçileri daha doğrusu dişçi koltuğuna bayılıyorum ya. İstiyorum ki her gün gidip uzanayım o koltuğa.
Aldı eline kerpeten gibi bi'şeyi. Alttaki dişi çekiyo. Birkaç kere asıldı, sonra kerpeteni ağzımın içinde sağ sol yapıyo, dişi çekiştiriyo. Dediği cümle aynen şu "küçük bi sızı olabilir." Ulan amcık sağ sol yapıyon elinde kerpeten, 4 parmağını ağzıma sokmuşsun, ağzımı aşağıya, kerpeteni yukarı çekiyorsun sonra "küçük bir sızı olabilir" diyorsun. Ağaç söküyor sanki ya, bak hele bak. Sızıdan filan canın acımıyo, adamın girdiği şekiller seni strese sokuyo. Ağzının kenarından sular akıyo, kolu sokmuş ağzına filan. Neyse çekti alt dişi. Tükürdüm vesaire. Sonra üst dişe geçti. Onun ucu çıkmıştı sadece. Yine aynı şekil elini soktu ağzıma, sağ sol derken baya zorluyo. Şakaklarıma kadar sokmuş kerpeteni, güç uyguluyor yiğido. Öğrenci olan da gülüyo, goygoy yapıyor doktorla. Stresten elim filan terledi o derece. Bu dediklerimin hepsi 20 dakika içinde filan oldu. Öbür 2 dişi yarın çekecekti. Yarın oldu gittim, piç izin almış. Hala çektiremedim onları.
Ağzımın içi sargı bezleriyle dolu çıktım hastaneden. 4 saat yemek yemek, 1 gün sigara içmek yasak demişti. Sargı bezlerini siklemedim içtim valla sigaramı. Yolda gidiyorum, nasıl başım dönüyor. Aç karınla anestezi yiyince öyle oluyormuş. Allahtan öyle güçsüz değilim de bayılmadım. Döne döne gittim eve.
Dişim çekileli 1 hafta olmuş, sağ taraf boş resmen. Çıkardığı dişler serçe parmağım kadar olduğu için, o boşluğun dolması kolay olmuyor. Elimden geldiğince sol tarafla yemek yiyorum. O günde yurtta bulgur pilavı var. İnce bulgur yapmışlar. Bulguru da nasıl severim, nasıl severim. Bi de domatesli yani. Koşa koşa gittim yemekhaneye. Kaşık kaşık gömerken, sen gel o bulgur kaç benim dişimin boşluğuna. Hassiktir yani, bulgur oradan çıkmazsa, o delik kapanırsa içinde bulgur varken, o bulgur kurtlansa ya da apse yapsa, hadi kurttan kurtulursun da apseyken ben kanatsam -ki oynar kanatırım- kanıma karışsa ve ölsem! Hemen odaya gittim, en kaliteli kürdan olan rotringle giriştim dişe. Yok anacım, delik yemek borumun oraya kadar uzanıyo, nereye çıkarcan o kadar derinden o küçük bulguru. Bıraktım kaldı öyle. Ama var ya ne kadar kanadı ben bilmiyorum. 1 saat kadar demir tadı vardı damağımda.
Şimdi yine gidicem doktora. Öbür dişleri de çektircem. Gerek yok yani, Allah onları bence boşuna yaratmış. Çıktığı gibi de çürüyo aq dişleri, full cebe zarar yani. Çektirin annem dişlerinizi, sevin annem dişçileri. Ay varsa geniş omuzlu, diş doktoru tanıdığınız, beni tanıştırsanıza ^^