9 Şubat 2014 Pazar

Koca

   Bok varmış gibi doğuyoruz, sonra okul başlıyor. Büyümek yok bak, direk okul. Okula niye gidiyoruz? Çalışalım, para kazanalım, kendi ayaklarımız üzerinde duralım. Kızlar için söylüyorum; kocamızın eline bakmamak için. Ya kocanın eline bakmamak nedir ya? Okul okumayan anneler, orta halli ve kötü durumda olan babalardan zar zor para alıyor. Buna da tamam. Bazı pezevenk babalar, olmasına rağmen süründürmeyi seviyor, hadi onlara da tamam.
   Sen evleniyorsun o adamla. O adam senin ciddi anlamda her şeyin oluyor. Baban, annen, abin, kardeşin hatta bankan. Onun eline bakmamak nedir ya ne? Sen çocuğunla sorun yaşayınca, üzülünce bile ona sığınıyorsun, ona anlatıyorsun. İnsan kendi için okur, kendi çarçur etmek için para kazanır. Kocasının eline bakmamak gibi bir şey yok. Benim gibi parasının hesabını bilmeyen kızlar kocalarına gidip illa ki "aşkitom yaaa, kredi kartını verseneee" dicek. Ben istersem 5000 lira kazanayım ayda, yine isterim kredi kartını. Çünkü hesabımı bilmiyorum. Ayrıca evlenince senin paran, benim param olmamalı. Benim gibiler cimrilerle evlenmesin!
   Gerektiğinde senin paralarını bile kocan kontrol etmeli. Onlar bu işleri doğuştan biliyor. Bütün ipleri onun eline vermek lazım. Eğer kontrol sendeyse ve hata yaparsan sürekli konuşur, o yaptığın hataları sürekli yüzüne vururlar. Bunun için onlara verin kontrolü. İşin içine sıçsalar bile toparlayabilme gücüne sahipler. Bazı şeyleri sırf konuşulmasın diye boş veriyoruz.
   Kızlar için koca gerçekten önemli. Kendi adıma söylüyorum; benim için kocam, süper kahraman, en yakın arkadaş. Kimseyle paylaşmadığını, yaşamadığını onunla yaşıyorsun. Gerçekten sığınacağın liman oluyor. Ben babama çok çok düşkünüm. Ama evlendikten sonra kocama düşkün olacağım. Bu babamı eskisi kadar sevmeyeceğim anlamına gelmiyor. Daha çok seveceğim belki. Sadece paylaştığım şeyler daha az olacak. Şimdiki gibi her çıkan pürüzde ona koşmalarım, her problemde onu aramalarım azalacak. O görevi kocam üstlenecek. Babalarımızı çok uğraştırıyoruz, onların omuzlarında koskocaman yükleriz kızlar olarak. Hepimiz onun omzundaki yükü hafifletmek için adımlar atıyoruz.
   Koca mevzusuna gelince. Hiçbir kız, çalışmayan ve tembel koca istemez. Çoğumuzun gözündeki koca profili belli. Takım elbiseli -genelde-, düzgün bir işi olan bir eş. Anlayışlı. Ne bileyim atıyorum çocuk yaptın, o adamdan bebeğin altını değiştirmesini beklersin. Ya da sen uyuduğunda onun kalkıp çocuğu uyutmasını, hafta sonları onu alıp parka vs götürmesini vs vs. Çocuk seven erkeklerin bir adım önde olmasının sebebi belli. Çocuk seven adam sorumluluk sahibidir. Bebeğin ağladığında çaresizlikten ağlarken o ne yapacağını bilen adamdır, gerektiğinde seninle beraber ağlayan, seninle beraber onu doktora götürendir. Bu adam o çocuğu öyle seviyorsa sen düşün seni nasıl seviyor. Ben "evlendikten birkaç sene sonra çocuk yaparım. Ne bileyim 3-5 yıl sonra filan" kafasında değilim. Kocan çocuk seviyorsa, inatla istiyorsa yaparsın. Senin kendi kararların yok mu, var. Ama onun çocuk istemesi seni daha çok sevdiği anlamına geliyor. Zaten sen bu zamanda adamı bulacan da evlencen, bi de 5 yıl bekle çocuk için. Oldu canım. İstersen çocuğunun sınıf arkadaşları sana nene desin. Bunlar önemli şeyler.
   Kocanın futbol düşkünlüğümü var, sen de düşkün ol. Onu oradan çıkarmak için uğraşma. Diyelim ki senin dizinin olduğu akşam maç var. İzleme kodumun dizisini. İnternet niye var? Hatta arkadaşlarını da çağır eve. Sen sevmiyorsan -ki sevmelisin- arkadaşlarının hanımlarıyla mutfakta dedikodu yap. Bırak izlesinler. Ya da çağırma arkadaşlarını, maç izlencek ortamı yarat, onunla beraber otur izle. Kendini vererek izle o maçı. Diyelim ki sen fenerbahçelisin, o galatasaraylı. Sana takımını değiştirmen konusunda baskı yapıyor. Eğer istiyorsan değiştir takımını. Yok arkadaş takımımı değiştirmem, ölümüne diyorsan küçük şebeklikler yapıp onu bu kararından vazgeçir. Mesela "yok aşkitom değiştirmicem ben takımımı. Değiştirirsem derbi sonrası tesellileri(!) nasıl yapçaz." deyin. Böyle şebeklikler. Bu konuda çok sertse ve sen takımını değiştirmek istemiyorsan, hiçbir şekilde maç esnasında, sonraki maç yorumlarında vs. laf etmeyeceksin. Ya da onun tuttuğu takımın başka bir takımla yaptığı maçta öbür takımın gollerine sevinmeyeceksin. Üzülüyor gibi görüneceksin. Takımına laf etmeyeceksin. Çünkü bu fanatiklerin gözü döner, çakar bi tane suratına. Yok canım, oradan "bana kim oluyor ki vuruyor" deme. Bazen hak ettiğini hepimiz biliyoruz.
Sırf azıcık dikkatini bana versin, benimle ilgilensin diye yapmadığın bok kalmıyor. Seni defalarca uyarmasına rağmen devam ediyorsan, kusura bakma bunu bir bayan olarak söylüyorum, o tokadı gerçekten hak ediyorsun.
   İyi evliliğin sırrı belli. Güler yüzlü ve şakacı bir insan olacak, sınırları iyi bileceksin. Kim demişse o sözü çok doğru söylemiş: "tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır." Tatlı dille güler yüzle istediğin her şeyi yaptırabilirsin. Bir konuya daha değinmek istiyorum. Lan erkek dediğin baskın olur lan. "Wöhöyt" diyebileceksin gereken yerde. Erkekler zeki kızları seviyor, kızlar onlardan daha zeki erkekleri seviyor. Mesela o kadar soru sorma karına. "Nereye gidelim, napalım, sen ne istersin, ne yicen?" Zıkkımın kökünü yicem. Belli yerlerde yediğin şeyler bellidir. Farklı bir yere gitsen bile yiyebileceğin şeyler bellidir. "Şuraya gideriz diye düşündüm, sana filtre kahve söylüyorum, sinemaya gideriz bugün." gibi şeylerle gelin bize. Bunu biri anlatmıştı bana; "etek giymiştim bigün, evden çıkmadan geldi eve. Eteği gördü. Sadece dönüp "hayatım üşümicek misin onunla" dedi. Gel de hayır de, bu adamı sevme." Feyz alın azıcık. Hayvan gibi "çıkar lan onu" dersen, ya siktirgit derim ya da çıkarırım bütün gece surat yaparım, burnundan fitil fitil getiririm. Bizi anlamak sizin elinizde. Uyanık olun. Bizi istediğiniz profile sokmakta elinizde, olduğumuz gibi sevmekte. Ama yine sınırlar yok değil. Kendim için söylüyorum mesela, ben kilolu bir insanım. 155-165 arasında bir yerlerde boyum var, (cidden boyumu tam bilmiyorum) ve dışarıdan bakınca bi 60 kilo rahat gösteriyorum. Kilosu olan hiçbir bayan onu kafaya takmamazlık etmez. Çok uğraşır vermek için, yapamaz ya da yanlış taktik uygular veremez, sinirlenir ağlar ve o sinirle çikolata yer. Sen gidip sevgiline, karına "azıcık kilo versen çok güzel olacak" deme. Sen ona "seni böyle seviyorum" dersen onun daha çok hoşuna gider ve daha çok dikkat eder kendine. ya da "saçlarını boyasana, perma yaptırsana" deme. Sen bunları söylersen "beni sevmiyor, kafasındaki karı haline getirmeye çalışıyor. Kim lan o karı? Eski sevgilisi filan mı acaba? Lan bu benden utanıyor." diye anlarız. Algı bu yönde çalışıyor bizde. Bütün bayanların kafasında hep boyatma fikri vardır, her zaman tazedir o fikir. Sana gelip "saçımı mı boyatsam acaba, hangi renk yapayım? Düzden çok sıkıldım üstüne perma yaptırayım mı?" derse o zaman söyle "aslında böyle çok güzelsin ama sen bilirsin yine. Mesela şöyle şöyle yap yapacaksan." Bunlar ufak noktalar. İki tarafta kırılmaz.
   Sen ona gereken saygıyı göster, o seni yüceltir. Hiç anlamasa bile işlerinden bahset. Sen pes oynamayı seviyorsan, onun sevdiği oyunu da al, onunla oyna. O da pes'i öğretmen için sana yalvaracaktır. Yenilecektir sana. Yenilse bile onu ödüllendir. Ne bileyim ona kahve yap, ona yemek ısmarla.
   Benim diyeceklerim bu kadar şimdilik. Çok bile dedim. Hadi AEO.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder