9 Mart 2013 Cumartesi

Hissetmek ve Aşk.

    Hissetmek denince aklınıza ne geliyor? Herhangi birinin ya da sevdiğiniz insanın size dokunması mı? Soğuğu hissetmek, karanlığı hissetmek, tenini hissetmek... Bazen dokunuruz. Herhangi birine. Yada sevdiğimiz kişiye. Ne hissederiz? Soğukluk mu? Aşk mı? Hissettiğimiz bize göre mi, ona göre mi değişiyor? Farz edelim ki dokundunuz sevdiğiniz insana. Buz gibi. Dışarıda kalmış, kanı çekilmiş kedi gibi. Bunu kendi üzerinize mi alınırsınız? Soğukluğundan dert mi yanarsınız? Ya da ısıtır mısınız?
  Uzaktan sevgiyi hissetmeye ne demeli? Öyle bir şey var mıdır gerçekten? Yoksa insanlar kendini mi kandırıyor? Aşk. Aşk dediğimiz, karşımızdaki insanı hissetmektir. Ona dokunmaktır. Uzaktan değil, yakından. Çünkü aşk; ne birkaç kelimeyle anlatılır, ne uzaktan hissedilir. Aşk, yanı başımızdadır.
  Belki bir kitaptır. Belki bir şarkı, belki sadece bir sestir. Hiç sese aşık oldunuz mu? Sese aşık olmakla, insana aşık olmak arasındaki farkı biliyor musunuz?
  Sese aşık olduğumuzda, onu parmaklarımızla hissetmemiz gerekmez. Ki bu herkesin bildiği aşk değildir. Tamamen aşkın çarpanlarından biridir. Onu duymanız, karnınızda kelebekler uçuşmasına yeterdir. Ha istersiniz tam karşınızda olmasını. Ama çok aramazsınız. Sesi olsa yeterdir. Ama gerçek, herkesin bildiği aşk.. Onu ben bile bilmiyorum. Ki inandığımda söylenemez. Kişilerin aşk anlayışı sadece tutkulu sevişmektir. Böyle midir sizce de aşk?
  Uzaklardan gelen bir mektup, gizliden koşan bakışlar, takip eden fısıltılar olmasın aşk?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder