24 Şubat 2018 Cumartesi

Hayaller ve diğerleri

Bugün size kaynanasısevenler diye seslenecek kadar neşeli değilim.
Bayağıdır neşeli değilim aslında. Bugün size hayallerden ve diğerlerinden bahsedeceğim. Diğerleri şey işte; sen, ben, annelerimiz, babalarımız, kardeşlerimiz ve belki arkadaşlarımız. Aslında tam olarak hayallerini yaşayanlar ve diğerleri. Asla kıskanmıyorum, benimki merak sadece. Çünkü diğerlerinde durumlar biraz karışık. Evrenin önüne getirdiği şeyler -önceden çok mu yedik içtik kıymet bilmedik- bedel ödetiyor. Genelde yani, diğerleri için. Neyin diyeti bu? Evet şu an isyan ediyorum. Ben ne yaptım? Ya da o ne yaptı? Diğerleri olarak; ne yaptık? Hayallerimizden bizi mahrum bırakacak nasıl bi şey yaşadık ki diyetini diğeri olarak ödüyoruz?
Kendi adıma konuşayım. Ben hiçbir şey yapmadım. Biri gelsin desin bana. "Sen benim hayatımı siktin" Gerçekten yaptıysam öyle bi şey "tamam" deyip geçeceğim yani. Ya ben kimin üzüntüsüne sevindim? Kimin korkularını yüzüne vurdum; kimin acılarına gülüp üzerine bastım geçtim? Hanginizi dinlemedim ya da hanginizi anlamadım?
Bencillik yaptığım birkaç kez oldu sadece. Nefes alamıyordum artık, yapmak zorundaydım. Hiç kolay olmadı. Yine tam bi nefes alamadım. Sadece ben alamadım ama. Herkes hayallerini yaşadı -diğerleri hariç- Ucundan bile olsa hayalini yaşayan insanlar gelip bana bir şeyler zırvalayınca tükürmek istiyorum hepsine. Benim diğeri olmam sizin suçunuz değil, benim de suçum değil. Kıymet bilmiyorsanız, hayallerinizi hak etmiyorsunuz. Bu yüzden tükürmek istiyorum.
Tabi ki benim de küçücük hayallerim gerçek olsa ben de daha fazlasını isterim. Benim bahsettiğim şey elinde olana bok atmaları. Elinde pembe oyuncağı var, diyor ki "ama ben yeşilini de istiyorum." Sonra "tamam" diyor evren ona. Dönüp diyor ki "ama daha büyüğü olsun" ANANIN AMI OLSUN ANANIN AMI.
Hayal kurarken o kadar çok susuyorsun ki, denizlerde boğuluyorsun. Hayalin seni batırıyor, susuzluktan ölüyorsun denizin içinde. Böyle böyle yavaş yavaş denize açılmamayı öğretiyorlar. Diyorlar ki "bak burada çeşme var." "tamam" diyorsun, "çeşme de olur, su en azından" Hayat seni bir Pollyanna'ya çeviriyor. Pollyanna doğmuyorsun yani. Pollyanna'yı bu hale getiren, diğerlerinden biri olan babası zaten. Yazık adam ne yapsın, o kadar çok boğulmuş ki, nefesini kızına verip ona denizlere bakmayı ama çeşmeden mutlu olmayı öğretmiş. İyi ki öğretmiş. Pollyanna reyis olmasa diğeri olmak daha da zorlaşırdı. "Götümüzü siktiler ama ölmedik ahahah" kıvamına geliyorsun. Part part bunlar böyle, sırayla atlıyorsun. Herbir evre diğerinden daha eğlenceli, daha zevkli. Zaten amına koyayım hayal kurmayı bıraktığında ölmüş oluyorsun. Diğeri de olsan hep bir umudun oluyor. Salaksın çünkü. Amına koyduğumun primatı. Vazgeçmiyorsun bir gün denize açılabilme ihtimalinden. Ya böyle yavşaklık yaparak, ya çok çalışarak bir şekilde o denize ulaşmayı hedefliyorsun. Diğeri olmanın en ileri evrelerinde günübirlikçi olup sadece "ayağımı sokayım yeter" diyebiliyorsun. Anacım o denize Nemo falan gidebiliyor. Filmlerde oluyor yani. Olay yine işçisin sen işçi kal'a döndü ama olsundu, ne yapayım. Hayalleri parayla satın alabiliyorsun.
Neyse işte, sayın diğerleri.Umarım hepiniz çapınızın farkındasınızdır ve umarım Nemo gibi, bir dişçinin muayenehanesinde küçük bir akvaryumda Pollyanna evresinden çıkamamış bir grup diğeriyle beraber yaşamıyorsunuzdur. Gerçek hayat bu çünkü.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder