15 Ekim 2015 Perşembe

Koku&Korku

İyi geceler sevgili şişmanseverler.
Ay böyle deyince de kendimi radyocu gibi hissediyorum. Kız yok mu hiçbirinizin internet üzerinden yaptığı radyosu filan. Bilsem etsem yapardım valla radyo. Evde kalmışları konuk ederdim radyoya, iki eğlenirdik.
Ay neyse, hep böyle dalga geçtiğimden oluyo zaten bunlar. Öf bildiğin evde kaldım amına koyayım. Gençliğim gitti. Siyasettir, katliamlardır, çürüdüm.
Gönül isterdi kaynanalarımız, karılarımız, kocalarımız ömrümüzü çürütsün, çoluğun çocuğun derdinden sokaklarda koşup "YILDIM ULAAAN" diye bağıralım. Keşke büyük resmi bu kadar gözümüze sokmasalardı. İnsan artık 3 maymun da oynayamıyor. Her neyse, size burada herkeslerin defalarca dediği şeyleri yazmayacağım. Her şey yazıldı, çizildi. Ben içimde yaşamayı seviyorum. Bulaşmayın.
Az önce oturuyodum, aklıma birden evde kalmışlık korkusu geldi. Ay ben bildiğin evde kalmaktan korkuyorum. Allah belamı versin ne sik yapacağımı bilmiyorum. Okul bitecek yakında, ufak çaplı radikal hayallerim var, var ama sor bi nasıl yapacaksın. Aq uzaktan hayal kurması kolaydı. "Peki şimdi ne bok yicem" olayları başladı bende şimdiden. İş nereye ben oraya kafasıyla hareket ediyorum eyvallah da, böyle giderse bokumu ulaşırım ben o hayallere. İçim şişti, ay fenalık geldi. Tansiyonum düştü, ay ben ölüyorum.
Bazen diyorum ki ulan madem o şehre gitmek istiyorsun, oradan biriyle evlen, işi de bulursun. Kullanmış gibi bi'şey oldum şimdi de, pardon.
Ay tabi ki İstanbul'a yerleşmek istiyorum aq nereye yerleşmek isticem başka, Yozgat'a mı? Aşık olduğum bey İstanbul'da ikamet ediyor da, benim ona aşık olduğumdan zerre haberi yok, zaten bende onun genelde "kanka"sıyım. Hani böyle satırlarca alkdfhdslhgkjslfdhgklfdglkdjfghkdkfjgdfkgddkf diye güldüğü kankası. Bahtımı sikeyim ya.
Zaten ben ne zaman "HAVADAKİ AŞK KOKUSU" desem, içimdeki orospu karı kafayı dışarı çıkarıp "HAYIR O EVDE KALMA KORKUSU" diyo. Sikerim belanı, öyle bi olay yok, evde kalmaktan niye korkayım. Tamam ben sadece platonik ilişkiyi sevebilirim de bunun konumuzla alakası yok.
Kafaya koydum ben, gidiyorum hayallerime, az bi'şey kaldı. Bi iş bulurum heralde. Sonrası daha zor. Olur da aşık olduğum beyfendiyi evermeye karar verirlerse o işe hemen burnumu sokmam gerekecek. Orada olursam burnumu sokarım da, ben gidemeden everirlerse sıkıntı büyük. Kaç gün ağlarım bilemiyorum yani. Gerçi bendeki bu burunla buradan bile dahil olabilirim hayatına. O kadar büyük ki, yandan fotoğraf çekilmek ölüm benim için. O her yerden büyük, bıraktım artık, ilgilenmiyorum burnumla. Önemli olan boyu değil, o kadar büyük ki, ciğerime tek başına yetiyor, ağzım kapalı uyuyabiliyorum. Ben bu burunla, bu göbekle bir zahmet evde kalayım zaten. Bari adam için evrene pozitif mesajlar atmayayım, o mutlu olsun. Benden bi bok olacağı yok çünkü.
Vizyonsuzluktan ölüyorum resmen ya, anketlerde "en büyük hayaliniz" sorusuna "yenge olmak" yazıyorum. Bir insanın en büyük hayali yenge olmak olabilir mi amına koyayım. Altın bilezik seviyorum diye, bu yapılmaz ki canım.
Geçen gün @matojen adlı minnoş arkadaşım gitti bana altın rengi bilezik aldı. Bilezik dediysem öyle keko işi değil, güzel bi'şey. Şahsen ben o parayı vermezdim o bileziğe de, o verdi. Neyse, aldığından beri kolumda duruyor. Biri bana seslenince bileziği yukarı doğru çekip "buyur yengem" diyorum. Bunu insan içinde de diyorum. İnsanlar diyecek ki, kocası kim acaba bu karının, gelene geçene yengem diyo.
Bakın aşık olduğum bey evlenirse zaten haberiniz olur, eğer benimle evlenirse yine haberiniz olur. Ben sizin yengenizim ulan, adam olun. Söz bir gün yenge olursam yaprak sarma yapıcam siz vizyonsuzlara. Yaprak sarma sevmeye devam ettiğiniz sürece gözümde vizyonsuzsunuz. Öptüm yanaklarınızdan prensesler, elleri güzeller ve ayıcıklar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder